Duyuru: Hesaplarınızla ilgili yardım almak için X'ten(tıkla) mesaj atabilirsiniz. Eski hesaplarınızı almak için mail adreslerinizi hatırlamanız gerekmektedir.

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Avcının Milli Takım Planı!
#1
Millî Takim'in başinda 4.5 ayini dolduran başarili teknik adamla bugüne kadar aldiği mesafeyi, yeni yapilanmayi, plan-projeleri ve hedefleri konuştuk.

Bu röportaj yayinlandiğinda Millî Takim Teknik Direktörlüğü'nde 4.5 ayinizi geride birakmiş olacaksiniz. Bu sürede bir de maç oynadik ve Slovakya'ya tarihimizde ilk kez yenildik. Gerçi sonuç önemli değildi ve sahada genç bir kadro vardi ama aradan geçen sürede soğukkanli düşününce ortaya nasil bir analiz çikardiniz? Temel eksiklerimiz nelerdi?

Slovakya maçinin sonucuna endeksli olmadiğimizi söylemiştim. Bu maçi kazansak dahi biz eksiklerimizi masaya yatiracaktik. Türk futbolunu incelediğimiz zaman şunu görüyoruz; son iki turnuvada yokuz, kulüpler bazinda da Avrupa kupalarinda takimlarimiz bir ivme kazanamadi. Şimdi hedeflerimizden biri 2014 Dünya Kupasi. Biz de Slovakya karşilaşmasini Türk futbolunda 10 yil oynayabilecek oyuncu grubunu en azindan bir maçta görme açisindan değerlendirdik.


Bir maç yeterli mi, değil elbette. Ama bir fikir verme açisindan önemliydi. 27 kişilik bir kadro açikladik. Türkiye'de herhangi birisi bana "Şu kadroda neden şu 10 kişi yok?" diyebilir mi, bence diyemez. Şu an itibariyla dişarida kalan oyuncu sayisi 4-5. Bunlar da uluslararasi alanda son derece tecrübeli oyuncular ve Millî Takim'in kapisinin herkese açik olduğunu da ifade ettim.

Bu arada Slovakya maçinin ilk on birinde, bu takimin net oynayacak oyuncularindan Selçuk'lar, Burak'lar da yer almadi. Slovakya maçinin bizi sevindiren tarafi, ilk 25 dakikalik bölümün lig temposunun üzerinde oynanmasiydi. Arzulu ve istekliydiler, bu da sevindirici tarafi.

Slovakya ile ilgili iki tespitimiz vardi. Birincisi, rakip sahada oynarken topu kaybedersek iki kenar oyunculari bize sikinti çikartabilirdi. Nitekim iki golü de böyle yedik. Bu goller yerleşim ve pozisyon alma hatasindan kaynaklandi. Biz ise rakibin taktik faulleri nedeniyle hizli hücumlar yapamadik. Bir başka eksiğimiz de oyuna genişlik verememekti. Ön kenar oyuncularimizin içeride sikişmasi, çabuk oynamamasi, statik top almasi, hizli hücum yememize yol açti. Slovakya ile ilgili ikinci tespitimiz ise duran toplarda nasil gol atacağimizla ilgiliydi. Tespit ettiğimiz resmin doğru çiktiği bir gol attik.

Yani Slovakya maçinin artilari var, eksileri var. Daha çabuk oynamamiz, oyuna genişlik vermemiz gerekiyor ancak oyuncu profilleri şu an için buna uygun değil gibi duruyor. Ama savunmanin merkezinde görev yapan 20 yaşindaki iki oyuncumuz belki Türk futbolunun 10 senesinde oynayacak ve bu büyük bir kazanç. Ben hayata hep olumlu tarafindan baktim. Burada da olumlu tarafindan bakinca görülecek çok şey var ancak çalişmamiz, konuşmamiz ve üzerinde durmamiz gereken çok şey de var. Bunlar beraber olmak, beraber çalişmak ve maç oynamakla gelişecek şeyler.

Mayis'ta bir kamp ve beş hazirlik maçi var. Bu kampa da Slovakya maçindaki oyuncu kadrosuyla mi gideceksiniz? Yoksa daha geniş bir kadro mu planliyorsunuz?
Mayis'in 20'si ile Haziran'in 5'i arasinda 5 hazirlik maçi oynayacağiz. Avusturya'da kamp yapacağimiz yer, Euro 2012'ye katilan ve katilmayan takimlarin toplandiği bir merkez. Hazirlik maçlarinda Dünya Şampiyonasi eleme grubumuzdaki rakiplerimiz için test olabilecek takimlar seçtik. Hollanda'nin karşiliği İspanya ve Almanya olabilirdi ama onlarla maç alamadiğimiz için Portekiz'i belirledik. Hem de tipki Hollanda maçi gibi deplasmanda oynayacağiz. Macaristan'in karşiliği olarak Ukrayna'yla, Romanya'nin karşiliği olarak


Bulgaristan'la, Estonya'nin karşiliği olarak da Gürcistan'la oynayacağiz. Slovakya maçinin 27 kişilik kadrosundan çikan oyuncular olabilir, giren oyuncular olabilir. Oyuncu sayisi ortalama 30 diyelim. Futbolcularin bundan sonraki performansi ve uluslararasi tecrübesi yüksek oyuncularimizin durumu bu sayiyi belirleyecek. Mayis ayi bizim için çok önemli. Sahanin içinde ve dişindaki birlikteliğimizin nasil olabileceğini orada göreceğiz. Değişik oyunculari yan yana deneyeceğiz ve resim biraz daha netleşecek. Belki de son iki maçimizi resmin ortaya çiktiği, kafamizda netleşen oyuncularin olduğu bir kadroyla oynayacağiz. Ondan sonra da Ağustos'un 15'inde son bir hazirlik maçimiz var. Yazişmalarimiz devam ediyor ve ben o maçi Hollanda'ya yakin güçte bir takimla oynamak istiyorum.

Kadroyla girmesi muhtemel tecrübeli oyuncular kimler?
Emre Belözoğlu, Volkan Demirel, Hamit Altintop, Egemen Korkmaz gibi oyuncular. Bunlara gençlerden Gökhan Töre'yi de ekleyebiliriz. Gökhan ve Hamit'in sakatliklari vardi zaten. Ben bu oyuncularin tümüyle kadroyu açiklamadan önce görüştüm. Hiç bir sikintimiz yok. Emre Belözoğlu ülkemizin uluslararasi anlamdaki en tecrübeli oyuncusu ve 32 yaşinda. Bir başka gerçek daha var, millî takimlar kulüp takimlari gibi değildir, geçiş dönemlerinde her türlü oyuncudan yararlanabilirsiniz.

Bunun bir çok örneğini yaşadik. Yusuf Şimşek futbolunun son yillarinda ve geçiş döneminde Norveç maçinda oynadi. Metin Tekin futbolu birakma noktasindaydi, Fatih Hoca onu İsveç maçinda kullandi. Bu tip oyunculara da kapimiz açik.

Geçmişte Millî Takim teknik ekipleri büyük kulüplerin koalisyonu gibi olurdu. Siz farkli bir yol izlediniz ve A Millî Takim'daki yardimcilarinizin neredeyse tamamini İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan getirdiniz. Bize biraz ekibinizden söz eder misiniz? Bu seçimin nedeni neydi?

Türk futboluna oyuncu yetiştirirken antrenör de yetiştirmemiz lâzim. Mesleğe başladiğim günden beri böyle düşünüyorum. Gerçek anlamda potansiyel sahibi, donanimli insanlara destek sağlamamiz, önlerini açmamiz gerekiyor. Onlarin kulübü, çaliştiği yer hiç önemli değil. Biz bu ekibi kurarken, federasyon yönetimi de işimize hiç karişmadi.
İsimler üzerinden gidersek, mesela neden Okan Buruk?

Okan Buruk'un oyunculuk kariyerine bir bakalim. Türkiye'de onun kariyerine sahip kaç oyuncu var? Galatasaray, Inter, Beşiktaş, tekrar Galatasaray... Ülkemizin uluslararasi anlamdaki en büyük iki başarisina da katkisi olan bir oyuncu. Yabanci dili var, sevgisi, saygisi ve iletişimi mükemmel olan birisi.

Ama antrenörlük tecrübesi yok.

Genç Millî Takimlarda çalişti, A Millî Takim'da idari anlamda bulunsa da sahanin kenarindaydi. Futbol bilgisi son derece zengin bir antrenör Okan Buruk. Tekniğin ve tecrübenin yaninda bu işte iletişimin de son derece önemli olduğunu düşünürsek, Okan Buruk'un kadro içindeki önemini anlariz. Çünkü Okan'in olduğu yerde sevgi çemberi vardir.
Tayfun Korkut'a gelirsek... Geçen ay yaptiğimiz röportajda, "Geçmişte hocayla çok yakin bir tanişikliğimiz yoktu" demişti. Bu seçimde hangi faktörler rol oynadi?


Biraz önce ifade ettiğim bir şey var; genç, donanimli ve potansiyel sahibi insanlarin önünü açmak lâzim. Tayfun Korkut, Almanya'da yetişmiş, Türkiye'de üst düzey futbol oynamiş, ayni başariyi İspanya'da Real Sociedad ve Espanyol'da göstermiş, UEFA A ve Pro Lisansini Almanya'da almiş, kendisine Stuttgart'in U19 takimi emanet edilmiş bir teknik adam. Bir araya gelip hayati ve futbolu konuştuğumuzda ortaya koyduğu düşünceler, konular hakkindaki ince detayciliği onun da Okan Buruk gibi potansiyel bir teknik direktör olduğunu ortaya koyuyor. İbrahim Menderes'ten de bahsetmek gerekir. Spor Akademisi mezunu, Galatasaray ve Belediyespor'da birlikte çaliştiğim bir futbol adami, ayrica 2002 Dünya Kupasi'nin analizcisi. Haluk Güngör birlikte futbol oynadiğim, daha sonra oyunculuğumu ve kaleci antrenörlüğümü yapmiş, inandiğim, güvendiğim bir futbol adami. Hepsi ayni zamanda kişilik ve karakterleriyle de Türk futboluna uzun süre hizmet edebilecek insanlar.
Millî Takimlarda yeni bir yapilanmaya gidildi ve A takimdan U15'e kadar birbiriyle bağlantili bir yapi oluşturuldu. Doğrusu da buydu herhalde...

Geçmişte Genç Millî Takimlarda çalişirken önce Ersun Hoca, sonra da Fatih Hoca dönemlerinde bugün yeniden kurulan yapida çalişmiştim. Genç Millî Takimlar Beylerbeyi'nde A Millî Takim'a bağli olarak çalişiyordu ve bütün teknik adamlarin her an beraber olduğu, futbolu konuştuğu, ürettiği, birbirine yardimci olduğu bir ortam yaşaniyordu. Ben A Millî Takim'a gelmeden önce ise A Millî Takim ve izleme komitesinin İstinye'de, Genç Millî Takimlarin Levent'te, Eğitim Dairesi'nin de Beylerbeyi'nde olduğu bir sistem kurulmuştu. Eğitim Dairesi'nin başinda benim kardeşim gibi olan, Türk futbolunun çok ön plana çikmiş 3-4 teknik adamindan birisi, Tolunay Kafkas var. A Millî Takim'i İstinye'den çikartip, Levent'te tüm Genç Millî Takimlarla ayni çati altinda topladik. Siz gelmeden önce de tüm Genç Millî Takim hocalariyla bir toplantidaydik. Enerjimiz son derece yüksek. Sürekli futbol adina konuşuyoruz. O toplantida da A Millî Takim'dan 14 yaşa kadar bütün Millî Takimlarimizin duran toplarda alan savunmasinda neler yapmasi gerektiğini konuştuk.

Çok güzel bir noktaya geldik. Uzun yillardir bir Türk futbol ekolünden söz ederiz. Ama bu ekolle bugüne kadar tanişabilmek mümkün olmadi. Siz nasil bir ekol hayal ediyorsunuz? Bu ekolün oluşturulmasi için aşağidan yukariya neler planliyorsunuz?

Kisa bir süre önce Tolunay Kafkas ve Genç Millî Takim hocalariyla beraber Almanya'daydik. Amacimiz eğitim ve Genç Millî Takimlarla ilgili çalişmalarimiza katki sağlamakti. Ancak bu konuda asil önemli olan nokta kulüpler. Löw'le yaptiğim görüşmede, düşüncelerimi ortaya koyup altyapilarla, performans testleriyle ilgili neler yaptiklarini sorduğumda, "Bu işlerle sen mi uğraşiyorsun?" dedi. Çünkü Almanya'da bu konular kulüplerde hallediliyor. Ama ülkemizde belli başli kulüplerin dişinda hangisinin altyapisinda performans testi yapiliyor? Löw bunlarla uğraşirsam dağilacağimi söyledi ama biz Türk futbolu için bunlari yapmak, bu adimlari atmak zorundayiz ki, bizden sonra gelenler de üzerine bir şeyler koyabilsin. Şimdi dünya futboluna baktiğiniz zaman oyunun iki yönünü oynayabilen takim, oyunun iki yönünü oynayabilen futbolcu geçerli.

Sistemlerin hepsi birbirine yakin. Herkes dörtlü savunmayla oynuyor. Öndeki dizilişte biraz farkliliklar oluyor. 4-3-3, 4-2-3-1, 4-5-1, 4-1-4-1 gibi. Bunlarin hepsindeki fark 5 metre, 7 metre. Bugün Azerbaycan da böyle oynuyor, bir başka ülke de... Önemli olan, mevkilere göre oyuncu profillerini doğru seçmek, oyunun iki yönünü doğru oynamak, pozisyonlari doğru almak ve oyun disiplinine sadik kalan oyuncu gruplarini yetiştirmek. Bu anlamda biz Millî Takim olarak örnek olacağiz ama kulüplerin de adim atmasi gerekiyor.
Peki, kulüplerin adim atmasini nasil sağlayacaksiniz?

Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya 1. Lig'de oynayan 36 takim için Kulüp Lisans Talimati'na bir takim kriterler getireceğiz. Bunu yapmak zorundayiz. Belli bir standart koyacağiz. Sporda verimlilik firmalari araciliğiyla da kulüpleri denetleyeceğiz. Türkiye'de işler ahbap-çavuş ilişkileriyle yürüdüğü için bu denetlemeyi bağimsiz firmalar araciliğiyla yürütmekte fayda var. Bu konuyu en kisa zamanda Yönetim Kurulu'na sunacağim. Eğer altyapilari ve antrenör eğitimini geliştiremez, elit spor okullarini kuramazsak ileriye doğru adim atamayiz. Bizim yetenek olarak bir sikintimiz yok.


Kişilik ve okul eğitimini doğru verirseniz, oyuncu sahadaki problemi zaten çözer. Bunu Federasyon, Milli Eğitim Bakanliği, Spor Genel Müdürlüğü ve kulüplerle koordineli bir biçimde çözmemiz lâzim. Bununla ilgili projeler hazirliyoruz ve çalişiyoruz. Ama bir yandan da bizim kulüplere örnek olabilmemiz gerekiyor. A Millî Takim'dan en alt yaş grubuna kadar, duran toplardaki alan savunmasinin nasil yapilmasi gerektiğine bir standart getirdik bugünden itibaren. Bütün takimlarimiz ayni alan savunmasini uygulayacak. Türk futbolunun geriden oyunu başlatmakla ilgili bir sikintisi var.

Bugün stoperlerin bir orta saha oyuncusu gibi olmasi gerekiyor ve biz bunun üzerinde bir çalişma yapiyoruz. Oyuncularin durarak top almak yerine hareketli olarak top almasini sağlamamiz gerekiyor.

Siz bunlari anlattikça aklima Barcelona geliyor. Orta saha oyuncusu gibi stoper dediğinizde Pique'yi görüyorum. Hareketli top almak dediğinizde, Messi, Iniesta, Xavi ve diğerleri geliyor gözümün önüne. Cruyff'un dediği gibi, "Barcelona'da top ayağinda olan oyuncu en önemsizidir. Önemli olan diğer oyuncularin pozisyonudur." Sizin hayaliniz de böyle bir oyun düzeni sanirim.

Evet, Cruyff'un dediği gibi, hareketli olarak topu istediğinizde, top ayağinda olan oyuncuya 9 farkli seçenek sunuyorsunuz. Bunun içine topu doğru atan, doğru kontrol eden ve doğru yerde bulunan oyuncuyu da eklemeniz gerekiyor. Biraz önce sözünü ettiğim temellere inersek, problemi kökten çözmüş oluruz. Genç Millî Takimlarda bu konuda örnek olmak istiyoruz. Stoperlerin bir orta saha oyuncusu gibi olmasini sağlamamiz lâzim. Bugünün futbolunda ön liberolarin gelip stoperlerin ayağindan topu almasina gerek yok.

A Millî Takim dişindaki takimlarda antrenör tercihlerinizi neye göre yaptiniz?
Bizden önce A Millî Takim'in 11 kişilik bir izleme komitesi vardi. Ben 11 kişinin 35 oyuncuyu izlemesini çok verimli bulmadim. Ama hepsi Millî Takimlarda yillarin tecrübesine sahip arkadaşlarimizdi. Bir ayaklarinin da sahanin içinde bulunmasi gerekiyordu. Onlardan ayni zamanda rakiplerin izlenmesinde de yararlaniyoruz. Genç Millî Takimlari oluştururken bu arkadaşlarimizdan da faydalandik.

A2 Millî Takimimizin başina getirdiğimiz Gökhan Keskin, izleme komitesindeydi. Üst düzey futbol oynamiş ve antrenörlük tecrübesi bulunan bir arkadaşimiz olarak A2 Millî Takimimizin başinda. Keza Zeki Önatli ve Nurettin Yildiz da yine kurumun içindeki futbol insanlari olarak A2'de görev aldi. Ayni zamanda rakip de izliyorlar, maç da izliyorlar. Ümit Millî Takimimizin başinda Tolunay Kafkas zaten biraz önce bahsettiğim gibi bu ülkenin en önemli teknik adamlarindan birisi.

Eğitimin başinda ama ayni zamanda bir ayağinin da sahanin içinde bulunmasi için Ümit Millî Takimimizin Teknik Direktörlüğünü yapiyor. U19 ve U18 çok hassas olduğumuz gruplar ve onlarin başina da Feyyaz Uçar'i getirdik. Avrupa Şampiyonasi Elit Turu ve 2013 Dünya Şampiyonasi oynayacaklar. Feyyaz üst düzey futbol oynamiş, antrenörlükte önemli tecrübeleri bulunan, Lucescu gibi bir teknik direktörün 2 yil yardimciliğini yapmiş, ayni zamanda yarişmaci bir antrenör. Diğer yandan Spor Akademisi mezunu ve yabanci dili var. Başinda bulunduğu jenerasyonun da model oyuncu olarak tanidiği bir isim. Yardimcisi Emre Aşik büyük takimlarda oynamiş,

Türk futbolunun iki büyük başarisini yaşamiş ve o duygulari genç oyunculara aktarabilecek nitelikte önemli insanlardan birisi. Altay Dağdelen zaten bu kurumda çalişiyordu. U17 ve U16'ya Hakan Tecimer'i getirdik. Rizespor'dan takim arkadaşim ama bu bir şey ifade etmiyor. Asil özelliği, Fenerbahçe altyapisinda gerçekleştirdiği önemli işler. Onun yaninda da yine Fenerbahçe'de birlikte çaliştiği Tamer Sivrikaya var. Geçen sezon Nike Avrupa Şampiyonu ve dünya altincisi olan takimda Hakan'la birlikteydi. O yaş grubuna sadece Türkiye'de değil, Avrupa çapinda hâkim olan bir arkadaşimiz. Kaleci antrenörü Bülent Yilmaz da benim eski takim arkadaşim ve Genç Millî Takimlarda oynamiş bir isim. U15 ve U14'ün başindaki

Mehmet Hacioğlu zaten kurumun bünyesindeydi ve o da benim eski takim arkadaşim. Özellikle o yaş grubunu çok iyi bilen bir antrenör. Yanina da Belediyespor'un altyapisinda başarili işler yapan Bekir Gür'ü verdik. Özellikle o yaş grubunda iletişim çok önemli ve Bekir de bu işi başariyla yapabilecek bir isim. Bir de Genç Millî Takimlarda izleme komitemiz var. Rakip izleme komitesinde Şenol Ustaömer, Turan Sofuoğlu, Ergin Parlar, Almanya ayağinda Erdal Keser, oyuncu izleme komitesinde bütün taramalari yapan İlyas Tüfekçi, Güngör Şahinkaya ve Adnan Örnek'in yer aldiği bir yapi oluşturduk. Ayrica her grubun ayri ayri performans ve analiz antrenörü var. Her yaş grubu için bir spor psikologu olmasini da istiyorum.

O spor psikologu kendi yaş grubundaki 35-40 oyuncunun kulüpleriyle, aileleriyle olan ilişkilerini ve gelişimlerini takip edecek. Ayni şekilde her grubun birer doktoru olacak. Doktorlar, oyuncularin kulüplerindeki sağlik durumlarini da takip edecek ve bir sikintilari varsa performans merkezinde tedavilerini de gerçekleştirecek. "Genel kültür ve hayata bakiş" diye bir ders koyacağiz. Diyelim ki oyuncu buradan Rusya'ya gitti, o ülkenin tarihini, orada neler yapmasi gerektiğini, Türkiye ile ilişkilerini bilmesi lâzim.

Riva'nin eğitim amaçli olarak kullanilmasindan söz etmiştiniz. Bu konuyu biraz açar misiniz? Riva'yla ilgili nasil hayalleriniz var?

Biliyorsunuz daha önce Genç Millî Takimlarda çaliştim. Benim Avrupa şampiyonu ve dünya dördüncüsü olduğum takim dâhil bütün Genç Millî Takimlar Riva'da toplaniyordu. Riva'da inanilmaz güzel bir coğrafya var. Takimlarimizin Avrupa'da kamp yaptiği yerlerden hiçbir farki yok. Ben kulüp takiminda çalişirken, Hollanda A Millî Takimi'nin Dünya Kupasi'na giderken kullandiği merkezde de iki defa kamp yaptim. Riva'nin dörtte bir bile değildi. Sadece tek saha ve çok basit bir kamp yerinden ibaretti.

Riva bunun dört kati büyüklüğünde bir yer. Orada çok basit bir prefabrik bina vardi. Şimdi oraya yiktiracağiz. Zaten UEFA'nin da tesisleşmeyle ilgili büyük maddi desteği var ve parasal kaynak büyük ölçüde oradan sağlanacak. Eğitim dairesini de oraya alacağiz. Bakin devamli açilan antrenör kurslari var, farkli şehirlerde, beş yildizli otellerde düzenleniyorlar. Hem büyük paralar harcaniyor, hem de turistlerin tatil mekâninda antrenör eğitimi yapilmaya çalişiliyor. Riva'daki dört sahaya, antrenör eğitimi için bir sentetik saha daha ekleyeceğiz. Onlar için kamp merkezi inşa edeceğiz.

Ayrica Genç Millî Takimlarin kalabileceği bir merkez daha yapacağiz. Eğitim dairesinin çalişanlarini da yine Genç Millî Takimlarla birlikte sahanin kenarina alacağiz. Orasi, Genç Millî Takimlara odaklandiğimiz yer olacak. Genç Millî Takimlar bugün otellerde toplaniyor, kulüp takimlarindan çalişmak için saha istiyor. Böyle bir şey olmaz. Kulüplere tesisleşin derken biz kendi tesisimizi kaybedemeyiz. Orayi cennet gibi bir yer yapacağiz. Tesislerde ayrica bir performans ölçüm merkezi yapacağiz. Özellikle küçük yaştaki oyuncularin eksiklerini tespit edip kulüplerle temasa geçerek bu eksiklerin giderilmesi için neler yapabileceğimizi konuşacağiz. Orada cep sinemasindan toplanti odalari ve ofislere kadar her şey olacak. Eğer hayal ettiğimiz gibi olursa A Millî Takimimizi da Riva'ya taşiyacağiz. Ben de antrenör eğitiminde yer alayim, ben de Genç Millî Takimlarla birlikte olayim orada. Hepimizin bir aile ortaminda bulunmasini hayal ediyorum.

Belediyespor'da oyun taktiğiniz daha çok rakibin oyununu bozmaya ve çabuk hücumlara dayanan bir sistemdi. Millî Takim'dan ise oyunun kontrolünü elinde bulunduran bir yapi bekleniyor. Zaman zaman set oyunu oynamak durumunda kalacaksiniz. Siz kendi adiniza da ciddi bir taktiksel değişim mi yaşayacaksiniz?

Biraz önce de söyledim, bugün artik oyunun iki yönünü de oynamak önemli. Zaman zaman rakibe göre zaman zaman oyuncu profilinize göre taktikleriniz değişir. Aslinda Belediyespor'la Süper Lig'e çiktiğimiz ilk sezonda biz önde basan, topun ayağimizda kalmasina önem veren ve oyunu yönlendiren bir takimdik. Ama ligde çok direkt bir oyun oynaniyordu ve biz bu iyi oyunumuzun karşiliğini puan olarak alamaz duruma geldik. Bunun üzerine zaman zaman ikinci bölgede doğru savunma yapip hizli hücumlari denedik ve başarili olduk. Ama bu da bizi tatmin etmedi.
Kayserispor
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#2
Devami:

Ve bu sezona başlarken oyunun iki yönünü oynayan bir takim kurduk. Lige de öyle başladik. Kenar oyunculari seçerken hem hizli hücum yapabilen hem de set oyunun oynayabilen isimleri tercih ettik. Kenarlarda Doka ve Visca'yla, önde baski oyuncusu Webo'yla, sonradan katilan Tom'la, savunmanin iki yanini muazzam oynayan Holmen'le bunu da denedik. O bütçemizle böyle bir kadro kurup lige de söylediğim şekilde girdik ve Galatasaray'i yenip devaminda da çikişimizi sürdürdük. Hatta yorumculara da sitem ettim. Galatasaray galibiyetimiz için, "Belediyespor hizli hücum eden bir takim, Galatasaray buna önlem almadi" dediler. Oysa o gün attiğimiz iki golün biri 10, diğeri 12 pasla ve yan ortalarla gelmişti. Yani bu sezonun başinda Belediyespor'la ortaya koyduğumuz oyun anlayişi hem çabuk hücumu hem de set oyununu gerçekleştirebilecek, oyunun iki yönünü de oynayabilecek nitelikteydi.

Millî Takimimiz da tek santrforla oynuyor, kulüp takimlarimizin çoğu da. Siz de Belediyespor'da ayni sistemi benimsemiştiniz. Ligimizde çift santrfor oynayan sadece Galatasaray var. Eski bir santrfor olarak baktiğinizda, ilerideki o tek oyuncuya çok fazla yük bindiğini düşünmüyor musunuz? Millî Takim'daki sistemi değiştirmek, çift santrforla oynamak gibi bir düşünceniz var mi?

Orta saha oyuncunuz Samuel Holmen gibi bir oyuncuysa ve her atakta rakip ceza sahasina giriyorsa, kenar oyuncunuz da ceza sahasina hamle yapiyorsa zaten orada üç kişi olursunuz. Bunu oyuncu profilleriniz belirler. Galatasaray'in durumu ise biraz farkli. Elmander gibi bir oyuncunuz varsa çift santrfor oynarsiniz. Çünkü Elmander top rakipteyken bir orta saha oyuncusu gibi oynayabiliyor.

Demek ki sistemi oyuncu profillerini belirliyor. Slovakya maçindan önceki antrenmanda Burak sakatlanmasaydi biz de çift santrforla oynayacaktik.
Bu önemli bir açiklama. Yani ille de tek santrfor oynayacağiz gibi statik bir durum yok.
Rakibe göre çift santrfor, rakibe göre baklava dilimi oynariz. Mustafa Pektemek bu ülkenin sirti dönük oynayabilecek tek aday oyuncusu olduğu için Slovakya maçinda onunla Burak'i çift santrfor olarak kullanmak istemiştim. Orta sahada eksik kalacağimizi hiç düşünmemiştim. Çünkü ikisi de geri gelebilen oyuncular. Ama Burak sakatlaninca Mehmet Ekici'yle başladim. Şöyle bir şey daha var. Rakibin bir beki hiç oyuna çikmiyorsa ben neden tek santrforla oynayayim? Böyle durumlarda da çift santrfor kullanabilirim. Bu konuda hiç bir sikinti yok yani. Top rakipteyken de top bizdeyken de pozisyon almayi doğru yapiyorsak hiç bir sorun olmaz.

Kendimi bildim bileli Millî Takimimizin basit gol yeme alişkanliğindan söz edilir ve her yeni teknik direktör bu hastaliğin giderilmesine öncelik verir. Ama Millî Takimimiz basit goller yemeye devam eder. Biraz önce bütün kategorileri kapsayan bir duran toplarda alan savunmasi çalişmasindan söz ettiniz ama bu konuyu biraz açabilir misiniz?

Oyuncularimizin konsantrasyon ve odaklanmayla ilgili sorunlari var. Bu biraz temel eğitimle de ilgili. Oyuncuyu ana, işe, skor ne olursa olsun oyun disiplinine ya da antrenmana odaklanmaya yönelten çalişmalar başlatacağiz. Mesela Slovakya maçina 20-25 dakika iyi başladik. Ama yenilen golün ardindan her türlü senaryoya hazir olmasi gereken oyuncularda oyun disiplininden kopmalar başladi. Tamam duygular çok önemli ama bizim bunun içine pozisyon almayi, oyun disiplinini, konsantrasyonu, odaklanmayi doğru biçimde yerleştirmemiz gerekiyor. Bunu da temelden almamiz çok doğru olacak.

Hiddink de Türk oyuncularin duygulariyla oynadiklarindan sik sik şikayet etti. Aslinda söylemek istediği coşkusuz bir futbol değildi saniyorum. Oyun disiplinine daha sadik kalinmasina vurgu yapiyordu.


Evet, aynen öyle. Rijkaard da yine TamSaha'ya verdiği röportajda "Türk futbolunda her şeyden biraz var ama hiçbir şey tam değil" demişti ve oyuncularin duygulariyla hareket etmesinden söz etmişti. Tamam duygular çok önemli ama bunu artiya çevirmek için oyun disiplini, doğru pozisyon alma ve konsantrasyonla da beslememiz gerekiyor.

Maç izlerken bazen öyle anlar oluyor, futbolcular oyundan öylesine kopuyor ki, "Devre bir an önce gelse de hoca şu takimi toparlasa" diye geçiriyorsunuz içinizden.

Doğru. Bazen teknik adam olarak kulübede mola alma ihtiyaci duyarsiniz. Yardimcilarim, "Şu oyun basketbol gibi olsa da mola alsak" dediğime çok şahit olmuştur. Avrupali teknik adamlara dikkat ederseniz, bizimkilere oranla çok daha sakindir. Çünkü oyunculari neyi nasil yapacaklarini temelden bilir. Ömer Toprak'la oturup konuştuğumda şunu gördüm, bir stoperin özelliklerinin ne olmasi gerektiğini biliyor. Elbette o da hata yapar ama doğrusunun ne olduğunu temelden biliyor.

Evet, Ömer'le yaptiğim röportajda bana, "Daha baştan itibaren aldiğim bütün eğitim, modern bir stoperin nasil oynamasi gerektiği üzerineydi" demişti.

Almanya'da kafa vuruşu antrenörü var. Bizde stoper topa kafa vurduğunda "uzaklaştirdi" denir. Hayir, belki o oyuncu topu kafasiyla pas olarak kullaniyor. Bayer Leverkusen, Borussia Dortmund ve Stuttgart'in futbol okullarini gezdim. Tesisler, fiziki şartlar, bakiş açilari, zihinsel olarak yetiştirmeleri çok farkli. Yarin öbür gün bana "Almanya'yi niye yenemediniz?" derlerse, ben de "Gidin bir Almanya'da ne yaptiklarini görün" cevabini veririm. Arada sirada Almanya'yi yenebiliriz de o anda duygularimiz ön plana çikar. 3 milyon Türk'ün yaşadiği Almanya'dan Real Madrid'e 3 oyuncu gidiyor da 75 milyon Türk'ün yaşadiği Türkiye'den gitmiyorsa, orada eğitim anlaminda bir sikinti var demektir.

Bir başka hastaliğimizin basit kartlar görmek olduğunu biliyoruz. Bu da bile bile lades dediğimiz ve bir türlü çözemediğimiz problemlerden birisi. Sizce bu konuda neler yapilabilir?
Türk futbolunun temel sorunlarindan birisi bu. Genelde baskinin olduğu yerlerde oyun istediğiniz gibi gitmiyorsa o andaki duygular ön plani çikiyor ve konsantrasyon kayboluyor, peşinden de basit kartlar gelebiliyor. Bunlar temel eğitimle aşilabilecek problemler. eğer bu adimlari atar, okul ve futbol eğitimini birlikte yürütebilirsek, basit kart meselesini en aza indirebiliriz. Ben hep şunu söylüyorum, sayginini, sevginin, doğru iletişimin olduğu yerde bunlarin hepsi aza inecektir.

Yabanci oyuncu kontenjani hakkinda ne düşünüyorsunuz? Bu konuda TFF yönetiminden talepleriniz olacak mi?

Bu konuda iki şey söyleyeceğim. Eğer biraz önce bahsettiğim altyapi eğitimlerini hayata geçirebilir, doğru oyuncular yetiştirebilirsek yabanci oyuncu sayisini serbest birakalim. Şimdi ilk aklima gelen isimler olarak Emre Belözoğlu, Gökhan Gönül, Burak Yilmaz, Selçuk İnan'in yerine yabanci oyuncu aliyorlar mi, almiyorlar. Neden? Çünkü bu oyuncular yeterince donanimli. Ha, şu anki duruma gelirsek, Millî Takim hocasi olarak bir takimin on birinde 6 yabanci, 5 yerli oyuncu var. 6 yerine 5 yabanci olsa, yerine giren çikanla birlikte 36 Türk oyuncu daha oynar ve belki biz A Millî Takim'a bir-iki oyuncu fazla kazanabiliriz.
75 milyonluk nüfus potansiyelimizi de yeterince kullanamiyoruz bu arada.

Bu biraz da ülkenin spor kültürüyle ilgili bir mesele. Türkiye 75 milyon nüfuslu, maç izleyen seyirci sayisi 3.5 milyon. İskoçya'nin nüfusu 5.5 milyon, onun da seyirci sayisi 3.5 milyon. Yabanci transferiyle ilgili bir istatistik vereyim; dişariya gönderdiğimiz yerli ya da yabanci 1 oyuncuya karşilik ülkemize 3 oyuncu girmiş. Arada kaybettiğimiz para 230 milyon euro.
Bunun altyapiya kullanildiğini düşünürsek...

O kadarina bile gerek yok zaten (gülüyor).
Millî Takim'a oyuncu bulma konusunda sikinti çekilen mevkiler var mi?
Dönem dönem nesillerde bu hep oluyor. Mesela şu anda alternatifli bek oyuncularimiz yok. Slovakya maçinda sol kanat için İsmail Köybaşi ve Hasan Ali Kaldirim vardi, Caner Erkin klasik bir sol bek değil. Sağ kanatta ise sadece Gökhan Gönül vardi. Bundan önceki süreçte zaman zaman Sabri ve Hamit orada oynamişti. Beklerle ilgili seçenek anlaminda bir sikinti var gibi görünüyor ama daha önce sikinti yaşanan stoperlerde bir bolluk var. Ömer Toprak ve Semih Kaya belki 10 sene daha oynayacak. Arkada Serdar Kesimal, Eren Güngör, Aykut

Demir, Serdar Aziz var. Hepsi benim daha önce çaliştiğim oyuncular. Kalede seçeneğimiz yine bol. Ön kenar oyunculariyla ilgili ise alternatif sikintisi var. Şu anda elimizde Arda, Olcan ve yeni yeni gelen Tunay var. Keşke Galatasaray'da Aydin'in performansi iyi olsa ve sürekli oynasa, çok ideal bir kanat oyuncu olabilir. Pivot santrfor için Mustafa Pektemek dişinda ideal bir aday oyuncu yok gibi duruyor.

Şimdiye kadar hep grup ikincisi olarak gittik büyük turnuvalara. Bu defa birinci olarak gitmek istediğinizi söylüyorsunuz. Elbette yola ikinci olmak için çikilmaz ama Hollanda'nin yer aldiği bir grupta birinciliğin ne kadar gerçekçi bir hedef olduğunu düşünüyorsunuz?
1996'dan bu yana katildiğimiz bütün büyük turnuvalarin finallerine grubumuzu ikinci sirada bitirerek gittik. 20 yila yakin bir süreçten bahsediyoruz ve artik eşik atlama zamani. Tamam, Hollanda çok önemli bir takim. İspanya ya da Almanya değil ama hemen onlarin arkasindan geliyor. Ancak ikincilik bir hedefse, ben oyuncularimin önüne bir adim yukarisini, birinciliği koyuyorum. Bu ulaşilabilir bir hedef . Ben oyuncularima değer verdiğim için bunu söylüyorum ve kesinlikle onlari doldurmak gibi bir amaç taşimiyorum. Üstelik yakin geçmişte Hollanda'yla deplasmanda oynadiğimiz bir hazirlik maçi var. Oyuncularimizin doğru oynadiklari, umut verdikleri, kazanabilecekleri bir maçti. Bu arada diğer rakipleri de göz ardi etmiyoruz. Romanya ve Macaristan toparlaniyor, Estonya da çikiş halinde. Ama biz her zaman ikinci oluyorsak artik birinciliği kovalamamiz gerekiyor. Ben bu hedefe inaniyorum, bu gruba da güveniyorum. Yeni bir nesil geliyor. Aralarina tecrübeli oyuncular girecek. Türk futboluna başarilar kazandirabilecek bir nesil bu.

Kulüp takimi ile Millî Takim çaliştirmak arasindaki farklar neler size göre?

Çok fark var. Çok detaylarla uğraştiğim için bütün günüm sabahtan başlayip akşamin geç saatlerine kadar burada geçiyor. Kulüp takiminda zihinsel, fiziksel ve taktiksel olarak 22-25 oyuncuya yoğunlaşirken, burada biraz daha yapilanmayla ilgili uğraşiyorum. Millî Takim'daki sorumluluk inanilmaz derecede fazla. Bir hazirlik maçinin sonucuyla birlikte bile yoğun biçimde eleştirilebiliyorsunuz. Ben sadece oyun anlayişindaki eleştirileri cebime koyarim. Bunun dişindakiler beni ilgilendirmiyor. Türk futbolu için doğru olan şeylerin ardindan sonuna kadar giden bir yapim var. Bunlari Türk futbolu için yapmak istiyorum. Sonucunda ne çikar, bunu zaman gösterecek. Kulüp takiminda her hafta bir maça hazirlanmak, Millî Takim'da ise bu kadar detayla uğraşmak zor.

İki taraftaki mesai saatleri arasinda farklar var mi?
Eşim Millî Takim'a geldiğimde sevinmiş, "Aaa ne güzel, artik her hafta sonu maç yok" demişti. Ama şimdi, "Yüzünü bile göremiyoruz" diyor. Çünkü her sabah Levent'e geliyor, akşam geç saatlere kadar çalişiyorum. Burada oyuncular, taktikler, antrenman modelleri, eğitim üzerine konuşuyoruz. Sürekli maçlara gidiyoruz, kulüplerle, teknik adamlarla, oyuncularla iletişim kuruyoruz. Bunlarin yaninda sosyal sorumluluk çerçevesinde okullara gidiyoruz. Bu konuya önem veriyorum. Sizi seven, davet eden, sizinle birlikte olmaktan mutluluk duyan insanlarla bir arada olmak, onlari sevindirmek hoşuma gidiyor.

"Başbakanla maç seyretmek istiyorum" demişsiniz... Bu konuyu biraz açar misiniz?
Kendisini futbolcu olduğu dönemde izlemiştim. İriyari bir santrfordu. Sonra stoper de oynamişti. Bu sözü, onun futbola ve oyuna bakiş açisini yakindan görmek istediğim için söylemiştim.

santra haber
Kayserispor
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#3
Nedense bu adama çok güveniyorum. Hele hele Terim ve Hiddink denilen adamlardan sonra "Milli Takim" olmanin anlamini öğrendik.
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  A2 Milli Takimimiza 5 Kayserisporlu Adem Dolgun 0 1,661 02.02.2013, 16:45
Son Yorum: Adem Dolgun
  Milli takım sil baştan... enes-kys 30 2,887 18.10.2012, 22:13
Son Yorum: Ramco38
  A Milli Takım Kadrosu Açıklandı aliper 12 1,369 03.09.2012, 14:03
Son Yorum: Emreg38
  Milli Takım kadrosu açıklandı! 38AhmetK.K 3 900 16.08.2012, 03:57
Son Yorum: Tim
  Milli Takim kadro aciklandi! Cihan Sahin 2 842 15.05.2012, 17:41
Son Yorum: 38AhmetK.K
  A Milli Takim kadrosu aciklandi! KHS38 27 1,882 28.02.2012, 17:56
Son Yorum: ahmetg38
  Milli takımımızın başına Abdullah Avcının geçeceği söyleniyor ÜnSaL38 27 1,702 15.11.2011, 18:31
Son Yorum: alayina38
  Türkiye - Azerbaycan milli mac sohbet odasi 38AhmetK.K 32 1,884 13.10.2011, 12:41
Son Yorum: seval_ks
  Türkiye - Almanya milli mac sohbet odasi 38AhmetK.K 40 2,681 10.10.2011, 21:55
Son Yorum: enes-kys
  milli maç takvimi seval_ks 0 1,047 03.09.2011, 18:05
Son Yorum: seval_ks

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi