02.04.2012, 14:00
Millî Takim'in başinda 4.5 ayini dolduran başarili teknik adamla bugüne kadar aldiği mesafeyi, yeni yapilanmayi, plan-projeleri ve hedefleri konuştuk.
Bu röportaj yayinlandiğinda Millî Takim Teknik Direktörlüğü'nde 4.5 ayinizi geride birakmiş olacaksiniz. Bu sürede bir de maç oynadik ve Slovakya'ya tarihimizde ilk kez yenildik. Gerçi sonuç önemli değildi ve sahada genç bir kadro vardi ama aradan geçen sürede soğukkanli düşününce ortaya nasil bir analiz çikardiniz? Temel eksiklerimiz nelerdi?
Slovakya maçinin sonucuna endeksli olmadiğimizi söylemiştim. Bu maçi kazansak dahi biz eksiklerimizi masaya yatiracaktik. Türk futbolunu incelediğimiz zaman şunu görüyoruz; son iki turnuvada yokuz, kulüpler bazinda da Avrupa kupalarinda takimlarimiz bir ivme kazanamadi. Şimdi hedeflerimizden biri 2014 Dünya Kupasi. Biz de Slovakya karşilaşmasini Türk futbolunda 10 yil oynayabilecek oyuncu grubunu en azindan bir maçta görme açisindan değerlendirdik.
Bir maç yeterli mi, değil elbette. Ama bir fikir verme açisindan önemliydi. 27 kişilik bir kadro açikladik. Türkiye'de herhangi birisi bana "Şu kadroda neden şu 10 kişi yok?" diyebilir mi, bence diyemez. Şu an itibariyla dişarida kalan oyuncu sayisi 4-5. Bunlar da uluslararasi alanda son derece tecrübeli oyuncular ve Millî Takim'in kapisinin herkese açik olduğunu da ifade ettim.
Bu arada Slovakya maçinin ilk on birinde, bu takimin net oynayacak oyuncularindan Selçuk'lar, Burak'lar da yer almadi. Slovakya maçinin bizi sevindiren tarafi, ilk 25 dakikalik bölümün lig temposunun üzerinde oynanmasiydi. Arzulu ve istekliydiler, bu da sevindirici tarafi.
Slovakya ile ilgili iki tespitimiz vardi. Birincisi, rakip sahada oynarken topu kaybedersek iki kenar oyunculari bize sikinti çikartabilirdi. Nitekim iki golü de böyle yedik. Bu goller yerleşim ve pozisyon alma hatasindan kaynaklandi. Biz ise rakibin taktik faulleri nedeniyle hizli hücumlar yapamadik. Bir başka eksiğimiz de oyuna genişlik verememekti. Ön kenar oyuncularimizin içeride sikişmasi, çabuk oynamamasi, statik top almasi, hizli hücum yememize yol açti. Slovakya ile ilgili ikinci tespitimiz ise duran toplarda nasil gol atacağimizla ilgiliydi. Tespit ettiğimiz resmin doğru çiktiği bir gol attik.
Yani Slovakya maçinin artilari var, eksileri var. Daha çabuk oynamamiz, oyuna genişlik vermemiz gerekiyor ancak oyuncu profilleri şu an için buna uygun değil gibi duruyor. Ama savunmanin merkezinde görev yapan 20 yaşindaki iki oyuncumuz belki Türk futbolunun 10 senesinde oynayacak ve bu büyük bir kazanç. Ben hayata hep olumlu tarafindan baktim. Burada da olumlu tarafindan bakinca görülecek çok şey var ancak çalişmamiz, konuşmamiz ve üzerinde durmamiz gereken çok şey de var. Bunlar beraber olmak, beraber çalişmak ve maç oynamakla gelişecek şeyler.
Mayis'ta bir kamp ve beş hazirlik maçi var. Bu kampa da Slovakya maçindaki oyuncu kadrosuyla mi gideceksiniz? Yoksa daha geniş bir kadro mu planliyorsunuz?
Mayis'in 20'si ile Haziran'in 5'i arasinda 5 hazirlik maçi oynayacağiz. Avusturya'da kamp yapacağimiz yer, Euro 2012'ye katilan ve katilmayan takimlarin toplandiği bir merkez. Hazirlik maçlarinda Dünya Şampiyonasi eleme grubumuzdaki rakiplerimiz için test olabilecek takimlar seçtik. Hollanda'nin karşiliği İspanya ve Almanya olabilirdi ama onlarla maç alamadiğimiz için Portekiz'i belirledik. Hem de tipki Hollanda maçi gibi deplasmanda oynayacağiz. Macaristan'in karşiliği olarak Ukrayna'yla, Romanya'nin karşiliği olarak
Bulgaristan'la, Estonya'nin karşiliği olarak da Gürcistan'la oynayacağiz. Slovakya maçinin 27 kişilik kadrosundan çikan oyuncular olabilir, giren oyuncular olabilir. Oyuncu sayisi ortalama 30 diyelim. Futbolcularin bundan sonraki performansi ve uluslararasi tecrübesi yüksek oyuncularimizin durumu bu sayiyi belirleyecek. Mayis ayi bizim için çok önemli. Sahanin içinde ve dişindaki birlikteliğimizin nasil olabileceğini orada göreceğiz. Değişik oyunculari yan yana deneyeceğiz ve resim biraz daha netleşecek. Belki de son iki maçimizi resmin ortaya çiktiği, kafamizda netleşen oyuncularin olduğu bir kadroyla oynayacağiz. Ondan sonra da Ağustos'un 15'inde son bir hazirlik maçimiz var. Yazişmalarimiz devam ediyor ve ben o maçi Hollanda'ya yakin güçte bir takimla oynamak istiyorum.
Kadroyla girmesi muhtemel tecrübeli oyuncular kimler?
Emre Belözoğlu, Volkan Demirel, Hamit Altintop, Egemen Korkmaz gibi oyuncular. Bunlara gençlerden Gökhan Töre'yi de ekleyebiliriz. Gökhan ve Hamit'in sakatliklari vardi zaten. Ben bu oyuncularin tümüyle kadroyu açiklamadan önce görüştüm. Hiç bir sikintimiz yok. Emre Belözoğlu ülkemizin uluslararasi anlamdaki en tecrübeli oyuncusu ve 32 yaşinda. Bir başka gerçek daha var, millî takimlar kulüp takimlari gibi değildir, geçiş dönemlerinde her türlü oyuncudan yararlanabilirsiniz.
Bunun bir çok örneğini yaşadik. Yusuf Şimşek futbolunun son yillarinda ve geçiş döneminde Norveç maçinda oynadi. Metin Tekin futbolu birakma noktasindaydi, Fatih Hoca onu İsveç maçinda kullandi. Bu tip oyunculara da kapimiz açik.
Geçmişte Millî Takim teknik ekipleri büyük kulüplerin koalisyonu gibi olurdu. Siz farkli bir yol izlediniz ve A Millî Takim'daki yardimcilarinizin neredeyse tamamini İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan getirdiniz. Bize biraz ekibinizden söz eder misiniz? Bu seçimin nedeni neydi?
Türk futboluna oyuncu yetiştirirken antrenör de yetiştirmemiz lâzim. Mesleğe başladiğim günden beri böyle düşünüyorum. Gerçek anlamda potansiyel sahibi, donanimli insanlara destek sağlamamiz, önlerini açmamiz gerekiyor. Onlarin kulübü, çaliştiği yer hiç önemli değil. Biz bu ekibi kurarken, federasyon yönetimi de işimize hiç karişmadi.
İsimler üzerinden gidersek, mesela neden Okan Buruk?
Okan Buruk'un oyunculuk kariyerine bir bakalim. Türkiye'de onun kariyerine sahip kaç oyuncu var? Galatasaray, Inter, Beşiktaş, tekrar Galatasaray... Ülkemizin uluslararasi anlamdaki en büyük iki başarisina da katkisi olan bir oyuncu. Yabanci dili var, sevgisi, saygisi ve iletişimi mükemmel olan birisi.
Ama antrenörlük tecrübesi yok.
Genç Millî Takimlarda çalişti, A Millî Takim'da idari anlamda bulunsa da sahanin kenarindaydi. Futbol bilgisi son derece zengin bir antrenör Okan Buruk. Tekniğin ve tecrübenin yaninda bu işte iletişimin de son derece önemli olduğunu düşünürsek, Okan Buruk'un kadro içindeki önemini anlariz. Çünkü Okan'in olduğu yerde sevgi çemberi vardir.
Tayfun Korkut'a gelirsek... Geçen ay yaptiğimiz röportajda, "Geçmişte hocayla çok yakin bir tanişikliğimiz yoktu" demişti. Bu seçimde hangi faktörler rol oynadi?
Biraz önce ifade ettiğim bir şey var; genç, donanimli ve potansiyel sahibi insanlarin önünü açmak lâzim. Tayfun Korkut, Almanya'da yetişmiş, Türkiye'de üst düzey futbol oynamiş, ayni başariyi İspanya'da Real Sociedad ve Espanyol'da göstermiş, UEFA A ve Pro Lisansini Almanya'da almiş, kendisine Stuttgart'in U19 takimi emanet edilmiş bir teknik adam. Bir araya gelip hayati ve futbolu konuştuğumuzda ortaya koyduğu düşünceler, konular hakkindaki ince detayciliği onun da Okan Buruk gibi potansiyel bir teknik direktör olduğunu ortaya koyuyor. İbrahim Menderes'ten de bahsetmek gerekir. Spor Akademisi mezunu, Galatasaray ve Belediyespor'da birlikte çaliştiğim bir futbol adami, ayrica 2002 Dünya Kupasi'nin analizcisi. Haluk Güngör birlikte futbol oynadiğim, daha sonra oyunculuğumu ve kaleci antrenörlüğümü yapmiş, inandiğim, güvendiğim bir futbol adami. Hepsi ayni zamanda kişilik ve karakterleriyle de Türk futboluna uzun süre hizmet edebilecek insanlar.
Millî Takimlarda yeni bir yapilanmaya gidildi ve A takimdan U15'e kadar birbiriyle bağlantili bir yapi oluşturuldu. Doğrusu da buydu herhalde...
Geçmişte Genç Millî Takimlarda çalişirken önce Ersun Hoca, sonra da Fatih Hoca dönemlerinde bugün yeniden kurulan yapida çalişmiştim. Genç Millî Takimlar Beylerbeyi'nde A Millî Takim'a bağli olarak çalişiyordu ve bütün teknik adamlarin her an beraber olduğu, futbolu konuştuğu, ürettiği, birbirine yardimci olduğu bir ortam yaşaniyordu. Ben A Millî Takim'a gelmeden önce ise A Millî Takim ve izleme komitesinin İstinye'de, Genç Millî Takimlarin Levent'te, Eğitim Dairesi'nin de Beylerbeyi'nde olduğu bir sistem kurulmuştu. Eğitim Dairesi'nin başinda benim kardeşim gibi olan, Türk futbolunun çok ön plana çikmiş 3-4 teknik adamindan birisi, Tolunay Kafkas var. A Millî Takim'i İstinye'den çikartip, Levent'te tüm Genç Millî Takimlarla ayni çati altinda topladik. Siz gelmeden önce de tüm Genç Millî Takim hocalariyla bir toplantidaydik. Enerjimiz son derece yüksek. Sürekli futbol adina konuşuyoruz. O toplantida da A Millî Takim'dan 14 yaşa kadar bütün Millî Takimlarimizin duran toplarda alan savunmasinda neler yapmasi gerektiğini konuştuk.
Çok güzel bir noktaya geldik. Uzun yillardir bir Türk futbol ekolünden söz ederiz. Ama bu ekolle bugüne kadar tanişabilmek mümkün olmadi. Siz nasil bir ekol hayal ediyorsunuz? Bu ekolün oluşturulmasi için aşağidan yukariya neler planliyorsunuz?
Kisa bir süre önce Tolunay Kafkas ve Genç Millî Takim hocalariyla beraber Almanya'daydik. Amacimiz eğitim ve Genç Millî Takimlarla ilgili çalişmalarimiza katki sağlamakti. Ancak bu konuda asil önemli olan nokta kulüpler. Löw'le yaptiğim görüşmede, düşüncelerimi ortaya koyup altyapilarla, performans testleriyle ilgili neler yaptiklarini sorduğumda, "Bu işlerle sen mi uğraşiyorsun?" dedi. Çünkü Almanya'da bu konular kulüplerde hallediliyor. Ama ülkemizde belli başli kulüplerin dişinda hangisinin altyapisinda performans testi yapiliyor? Löw bunlarla uğraşirsam dağilacağimi söyledi ama biz Türk futbolu için bunlari yapmak, bu adimlari atmak zorundayiz ki, bizden sonra gelenler de üzerine bir şeyler koyabilsin. Şimdi dünya futboluna baktiğiniz zaman oyunun iki yönünü oynayabilen takim, oyunun iki yönünü oynayabilen futbolcu geçerli.
Sistemlerin hepsi birbirine yakin. Herkes dörtlü savunmayla oynuyor. Öndeki dizilişte biraz farkliliklar oluyor. 4-3-3, 4-2-3-1, 4-5-1, 4-1-4-1 gibi. Bunlarin hepsindeki fark 5 metre, 7 metre. Bugün Azerbaycan da böyle oynuyor, bir başka ülke de... Önemli olan, mevkilere göre oyuncu profillerini doğru seçmek, oyunun iki yönünü doğru oynamak, pozisyonlari doğru almak ve oyun disiplinine sadik kalan oyuncu gruplarini yetiştirmek. Bu anlamda biz Millî Takim olarak örnek olacağiz ama kulüplerin de adim atmasi gerekiyor.
Peki, kulüplerin adim atmasini nasil sağlayacaksiniz?
Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya 1. Lig'de oynayan 36 takim için Kulüp Lisans Talimati'na bir takim kriterler getireceğiz. Bunu yapmak zorundayiz. Belli bir standart koyacağiz. Sporda verimlilik firmalari araciliğiyla da kulüpleri denetleyeceğiz. Türkiye'de işler ahbap-çavuş ilişkileriyle yürüdüğü için bu denetlemeyi bağimsiz firmalar araciliğiyla yürütmekte fayda var. Bu konuyu en kisa zamanda Yönetim Kurulu'na sunacağim. Eğer altyapilari ve antrenör eğitimini geliştiremez, elit spor okullarini kuramazsak ileriye doğru adim atamayiz. Bizim yetenek olarak bir sikintimiz yok.
Kişilik ve okul eğitimini doğru verirseniz, oyuncu sahadaki problemi zaten çözer. Bunu Federasyon, Milli Eğitim Bakanliği, Spor Genel Müdürlüğü ve kulüplerle koordineli bir biçimde çözmemiz lâzim. Bununla ilgili projeler hazirliyoruz ve çalişiyoruz. Ama bir yandan da bizim kulüplere örnek olabilmemiz gerekiyor. A Millî Takim'dan en alt yaş grubuna kadar, duran toplardaki alan savunmasinin nasil yapilmasi gerektiğine bir standart getirdik bugünden itibaren. Bütün takimlarimiz ayni alan savunmasini uygulayacak. Türk futbolunun geriden oyunu başlatmakla ilgili bir sikintisi var.
Bugün stoperlerin bir orta saha oyuncusu gibi olmasi gerekiyor ve biz bunun üzerinde bir çalişma yapiyoruz. Oyuncularin durarak top almak yerine hareketli olarak top almasini sağlamamiz gerekiyor.
Siz bunlari anlattikça aklima Barcelona geliyor. Orta saha oyuncusu gibi stoper dediğinizde Pique'yi görüyorum. Hareketli top almak dediğinizde, Messi, Iniesta, Xavi ve diğerleri geliyor gözümün önüne. Cruyff'un dediği gibi, "Barcelona'da top ayağinda olan oyuncu en önemsizidir. Önemli olan diğer oyuncularin pozisyonudur." Sizin hayaliniz de böyle bir oyun düzeni sanirim.
Evet, Cruyff'un dediği gibi, hareketli olarak topu istediğinizde, top ayağinda olan oyuncuya 9 farkli seçenek sunuyorsunuz. Bunun içine topu doğru atan, doğru kontrol eden ve doğru yerde bulunan oyuncuyu da eklemeniz gerekiyor. Biraz önce sözünü ettiğim temellere inersek, problemi kökten çözmüş oluruz. Genç Millî Takimlarda bu konuda örnek olmak istiyoruz. Stoperlerin bir orta saha oyuncusu gibi olmasini sağlamamiz lâzim. Bugünün futbolunda ön liberolarin gelip stoperlerin ayağindan topu almasina gerek yok.
A Millî Takim dişindaki takimlarda antrenör tercihlerinizi neye göre yaptiniz?
Bizden önce A Millî Takim'in 11 kişilik bir izleme komitesi vardi. Ben 11 kişinin 35 oyuncuyu izlemesini çok verimli bulmadim. Ama hepsi Millî Takimlarda yillarin tecrübesine sahip arkadaşlarimizdi. Bir ayaklarinin da sahanin içinde bulunmasi gerekiyordu. Onlardan ayni zamanda rakiplerin izlenmesinde de yararlaniyoruz. Genç Millî Takimlari oluştururken bu arkadaşlarimizdan da faydalandik.
A2 Millî Takimimizin başina getirdiğimiz Gökhan Keskin, izleme komitesindeydi. Üst düzey futbol oynamiş ve antrenörlük tecrübesi bulunan bir arkadaşimiz olarak A2 Millî Takimimizin başinda. Keza Zeki Önatli ve Nurettin Yildiz da yine kurumun içindeki futbol insanlari olarak A2'de görev aldi. Ayni zamanda rakip de izliyorlar, maç da izliyorlar. Ümit Millî Takimimizin başinda Tolunay Kafkas zaten biraz önce bahsettiğim gibi bu ülkenin en önemli teknik adamlarindan birisi.
Eğitimin başinda ama ayni zamanda bir ayağinin da sahanin içinde bulunmasi için Ümit Millî Takimimizin Teknik Direktörlüğünü yapiyor. U19 ve U18 çok hassas olduğumuz gruplar ve onlarin başina da Feyyaz Uçar'i getirdik. Avrupa Şampiyonasi Elit Turu ve 2013 Dünya Şampiyonasi oynayacaklar. Feyyaz üst düzey futbol oynamiş, antrenörlükte önemli tecrübeleri bulunan, Lucescu gibi bir teknik direktörün 2 yil yardimciliğini yapmiş, ayni zamanda yarişmaci bir antrenör. Diğer yandan Spor Akademisi mezunu ve yabanci dili var. Başinda bulunduğu jenerasyonun da model oyuncu olarak tanidiği bir isim. Yardimcisi Emre Aşik büyük takimlarda oynamiş,
Türk futbolunun iki büyük başarisini yaşamiş ve o duygulari genç oyunculara aktarabilecek nitelikte önemli insanlardan birisi. Altay Dağdelen zaten bu kurumda çalişiyordu. U17 ve U16'ya Hakan Tecimer'i getirdik. Rizespor'dan takim arkadaşim ama bu bir şey ifade etmiyor. Asil özelliği, Fenerbahçe altyapisinda gerçekleştirdiği önemli işler. Onun yaninda da yine Fenerbahçe'de birlikte çaliştiği Tamer Sivrikaya var. Geçen sezon Nike Avrupa Şampiyonu ve dünya altincisi olan takimda Hakan'la birlikteydi. O yaş grubuna sadece Türkiye'de değil, Avrupa çapinda hâkim olan bir arkadaşimiz. Kaleci antrenörü Bülent Yilmaz da benim eski takim arkadaşim ve Genç Millî Takimlarda oynamiş bir isim. U15 ve U14'ün başindaki
Mehmet Hacioğlu zaten kurumun bünyesindeydi ve o da benim eski takim arkadaşim. Özellikle o yaş grubunu çok iyi bilen bir antrenör. Yanina da Belediyespor'un altyapisinda başarili işler yapan Bekir Gür'ü verdik. Özellikle o yaş grubunda iletişim çok önemli ve Bekir de bu işi başariyla yapabilecek bir isim. Bir de Genç Millî Takimlarda izleme komitemiz var. Rakip izleme komitesinde Şenol Ustaömer, Turan Sofuoğlu, Ergin Parlar, Almanya ayağinda Erdal Keser, oyuncu izleme komitesinde bütün taramalari yapan İlyas Tüfekçi, Güngör Şahinkaya ve Adnan Örnek'in yer aldiği bir yapi oluşturduk. Ayrica her grubun ayri ayri performans ve analiz antrenörü var. Her yaş grubu için bir spor psikologu olmasini da istiyorum.
O spor psikologu kendi yaş grubundaki 35-40 oyuncunun kulüpleriyle, aileleriyle olan ilişkilerini ve gelişimlerini takip edecek. Ayni şekilde her grubun birer doktoru olacak. Doktorlar, oyuncularin kulüplerindeki sağlik durumlarini da takip edecek ve bir sikintilari varsa performans merkezinde tedavilerini de gerçekleştirecek. "Genel kültür ve hayata bakiş" diye bir ders koyacağiz. Diyelim ki oyuncu buradan Rusya'ya gitti, o ülkenin tarihini, orada neler yapmasi gerektiğini, Türkiye ile ilişkilerini bilmesi lâzim.
Riva'nin eğitim amaçli olarak kullanilmasindan söz etmiştiniz. Bu konuyu biraz açar misiniz? Riva'yla ilgili nasil hayalleriniz var?
Biliyorsunuz daha önce Genç Millî Takimlarda çaliştim. Benim Avrupa şampiyonu ve dünya dördüncüsü olduğum takim dâhil bütün Genç Millî Takimlar Riva'da toplaniyordu. Riva'da inanilmaz güzel bir coğrafya var. Takimlarimizin Avrupa'da kamp yaptiği yerlerden hiçbir farki yok. Ben kulüp takiminda çalişirken, Hollanda A Millî Takimi'nin Dünya Kupasi'na giderken kullandiği merkezde de iki defa kamp yaptim. Riva'nin dörtte bir bile değildi. Sadece tek saha ve çok basit bir kamp yerinden ibaretti.
Riva bunun dört kati büyüklüğünde bir yer. Orada çok basit bir prefabrik bina vardi. Şimdi oraya yiktiracağiz. Zaten UEFA'nin da tesisleşmeyle ilgili büyük maddi desteği var ve parasal kaynak büyük ölçüde oradan sağlanacak. Eğitim dairesini de oraya alacağiz. Bakin devamli açilan antrenör kurslari var, farkli şehirlerde, beş yildizli otellerde düzenleniyorlar. Hem büyük paralar harcaniyor, hem de turistlerin tatil mekâninda antrenör eğitimi yapilmaya çalişiliyor. Riva'daki dört sahaya, antrenör eğitimi için bir sentetik saha daha ekleyeceğiz. Onlar için kamp merkezi inşa edeceğiz.
Ayrica Genç Millî Takimlarin kalabileceği bir merkez daha yapacağiz. Eğitim dairesinin çalişanlarini da yine Genç Millî Takimlarla birlikte sahanin kenarina alacağiz. Orasi, Genç Millî Takimlara odaklandiğimiz yer olacak. Genç Millî Takimlar bugün otellerde toplaniyor, kulüp takimlarindan çalişmak için saha istiyor. Böyle bir şey olmaz. Kulüplere tesisleşin derken biz kendi tesisimizi kaybedemeyiz. Orayi cennet gibi bir yer yapacağiz. Tesislerde ayrica bir performans ölçüm merkezi yapacağiz. Özellikle küçük yaştaki oyuncularin eksiklerini tespit edip kulüplerle temasa geçerek bu eksiklerin giderilmesi için neler yapabileceğimizi konuşacağiz. Orada cep sinemasindan toplanti odalari ve ofislere kadar her şey olacak. Eğer hayal ettiğimiz gibi olursa A Millî Takimimizi da Riva'ya taşiyacağiz. Ben de antrenör eğitiminde yer alayim, ben de Genç Millî Takimlarla birlikte olayim orada. Hepimizin bir aile ortaminda bulunmasini hayal ediyorum.
Belediyespor'da oyun taktiğiniz daha çok rakibin oyununu bozmaya ve çabuk hücumlara dayanan bir sistemdi. Millî Takim'dan ise oyunun kontrolünü elinde bulunduran bir yapi bekleniyor. Zaman zaman set oyunu oynamak durumunda kalacaksiniz. Siz kendi adiniza da ciddi bir taktiksel değişim mi yaşayacaksiniz?
Biraz önce de söyledim, bugün artik oyunun iki yönünü de oynamak önemli. Zaman zaman rakibe göre zaman zaman oyuncu profilinize göre taktikleriniz değişir. Aslinda Belediyespor'la Süper Lig'e çiktiğimiz ilk sezonda biz önde basan, topun ayağimizda kalmasina önem veren ve oyunu yönlendiren bir takimdik. Ama ligde çok direkt bir oyun oynaniyordu ve biz bu iyi oyunumuzun karşiliğini puan olarak alamaz duruma geldik. Bunun üzerine zaman zaman ikinci bölgede doğru savunma yapip hizli hücumlari denedik ve başarili olduk. Ama bu da bizi tatmin etmedi.
Bu röportaj yayinlandiğinda Millî Takim Teknik Direktörlüğü'nde 4.5 ayinizi geride birakmiş olacaksiniz. Bu sürede bir de maç oynadik ve Slovakya'ya tarihimizde ilk kez yenildik. Gerçi sonuç önemli değildi ve sahada genç bir kadro vardi ama aradan geçen sürede soğukkanli düşününce ortaya nasil bir analiz çikardiniz? Temel eksiklerimiz nelerdi?
Slovakya maçinin sonucuna endeksli olmadiğimizi söylemiştim. Bu maçi kazansak dahi biz eksiklerimizi masaya yatiracaktik. Türk futbolunu incelediğimiz zaman şunu görüyoruz; son iki turnuvada yokuz, kulüpler bazinda da Avrupa kupalarinda takimlarimiz bir ivme kazanamadi. Şimdi hedeflerimizden biri 2014 Dünya Kupasi. Biz de Slovakya karşilaşmasini Türk futbolunda 10 yil oynayabilecek oyuncu grubunu en azindan bir maçta görme açisindan değerlendirdik.
Bir maç yeterli mi, değil elbette. Ama bir fikir verme açisindan önemliydi. 27 kişilik bir kadro açikladik. Türkiye'de herhangi birisi bana "Şu kadroda neden şu 10 kişi yok?" diyebilir mi, bence diyemez. Şu an itibariyla dişarida kalan oyuncu sayisi 4-5. Bunlar da uluslararasi alanda son derece tecrübeli oyuncular ve Millî Takim'in kapisinin herkese açik olduğunu da ifade ettim.
Bu arada Slovakya maçinin ilk on birinde, bu takimin net oynayacak oyuncularindan Selçuk'lar, Burak'lar da yer almadi. Slovakya maçinin bizi sevindiren tarafi, ilk 25 dakikalik bölümün lig temposunun üzerinde oynanmasiydi. Arzulu ve istekliydiler, bu da sevindirici tarafi.
Slovakya ile ilgili iki tespitimiz vardi. Birincisi, rakip sahada oynarken topu kaybedersek iki kenar oyunculari bize sikinti çikartabilirdi. Nitekim iki golü de böyle yedik. Bu goller yerleşim ve pozisyon alma hatasindan kaynaklandi. Biz ise rakibin taktik faulleri nedeniyle hizli hücumlar yapamadik. Bir başka eksiğimiz de oyuna genişlik verememekti. Ön kenar oyuncularimizin içeride sikişmasi, çabuk oynamamasi, statik top almasi, hizli hücum yememize yol açti. Slovakya ile ilgili ikinci tespitimiz ise duran toplarda nasil gol atacağimizla ilgiliydi. Tespit ettiğimiz resmin doğru çiktiği bir gol attik.
Yani Slovakya maçinin artilari var, eksileri var. Daha çabuk oynamamiz, oyuna genişlik vermemiz gerekiyor ancak oyuncu profilleri şu an için buna uygun değil gibi duruyor. Ama savunmanin merkezinde görev yapan 20 yaşindaki iki oyuncumuz belki Türk futbolunun 10 senesinde oynayacak ve bu büyük bir kazanç. Ben hayata hep olumlu tarafindan baktim. Burada da olumlu tarafindan bakinca görülecek çok şey var ancak çalişmamiz, konuşmamiz ve üzerinde durmamiz gereken çok şey de var. Bunlar beraber olmak, beraber çalişmak ve maç oynamakla gelişecek şeyler.
Mayis'ta bir kamp ve beş hazirlik maçi var. Bu kampa da Slovakya maçindaki oyuncu kadrosuyla mi gideceksiniz? Yoksa daha geniş bir kadro mu planliyorsunuz?
Mayis'in 20'si ile Haziran'in 5'i arasinda 5 hazirlik maçi oynayacağiz. Avusturya'da kamp yapacağimiz yer, Euro 2012'ye katilan ve katilmayan takimlarin toplandiği bir merkez. Hazirlik maçlarinda Dünya Şampiyonasi eleme grubumuzdaki rakiplerimiz için test olabilecek takimlar seçtik. Hollanda'nin karşiliği İspanya ve Almanya olabilirdi ama onlarla maç alamadiğimiz için Portekiz'i belirledik. Hem de tipki Hollanda maçi gibi deplasmanda oynayacağiz. Macaristan'in karşiliği olarak Ukrayna'yla, Romanya'nin karşiliği olarak
Bulgaristan'la, Estonya'nin karşiliği olarak da Gürcistan'la oynayacağiz. Slovakya maçinin 27 kişilik kadrosundan çikan oyuncular olabilir, giren oyuncular olabilir. Oyuncu sayisi ortalama 30 diyelim. Futbolcularin bundan sonraki performansi ve uluslararasi tecrübesi yüksek oyuncularimizin durumu bu sayiyi belirleyecek. Mayis ayi bizim için çok önemli. Sahanin içinde ve dişindaki birlikteliğimizin nasil olabileceğini orada göreceğiz. Değişik oyunculari yan yana deneyeceğiz ve resim biraz daha netleşecek. Belki de son iki maçimizi resmin ortaya çiktiği, kafamizda netleşen oyuncularin olduğu bir kadroyla oynayacağiz. Ondan sonra da Ağustos'un 15'inde son bir hazirlik maçimiz var. Yazişmalarimiz devam ediyor ve ben o maçi Hollanda'ya yakin güçte bir takimla oynamak istiyorum.
Kadroyla girmesi muhtemel tecrübeli oyuncular kimler?
Emre Belözoğlu, Volkan Demirel, Hamit Altintop, Egemen Korkmaz gibi oyuncular. Bunlara gençlerden Gökhan Töre'yi de ekleyebiliriz. Gökhan ve Hamit'in sakatliklari vardi zaten. Ben bu oyuncularin tümüyle kadroyu açiklamadan önce görüştüm. Hiç bir sikintimiz yok. Emre Belözoğlu ülkemizin uluslararasi anlamdaki en tecrübeli oyuncusu ve 32 yaşinda. Bir başka gerçek daha var, millî takimlar kulüp takimlari gibi değildir, geçiş dönemlerinde her türlü oyuncudan yararlanabilirsiniz.
Bunun bir çok örneğini yaşadik. Yusuf Şimşek futbolunun son yillarinda ve geçiş döneminde Norveç maçinda oynadi. Metin Tekin futbolu birakma noktasindaydi, Fatih Hoca onu İsveç maçinda kullandi. Bu tip oyunculara da kapimiz açik.
Geçmişte Millî Takim teknik ekipleri büyük kulüplerin koalisyonu gibi olurdu. Siz farkli bir yol izlediniz ve A Millî Takim'daki yardimcilarinizin neredeyse tamamini İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan getirdiniz. Bize biraz ekibinizden söz eder misiniz? Bu seçimin nedeni neydi?
Türk futboluna oyuncu yetiştirirken antrenör de yetiştirmemiz lâzim. Mesleğe başladiğim günden beri böyle düşünüyorum. Gerçek anlamda potansiyel sahibi, donanimli insanlara destek sağlamamiz, önlerini açmamiz gerekiyor. Onlarin kulübü, çaliştiği yer hiç önemli değil. Biz bu ekibi kurarken, federasyon yönetimi de işimize hiç karişmadi.
İsimler üzerinden gidersek, mesela neden Okan Buruk?
Okan Buruk'un oyunculuk kariyerine bir bakalim. Türkiye'de onun kariyerine sahip kaç oyuncu var? Galatasaray, Inter, Beşiktaş, tekrar Galatasaray... Ülkemizin uluslararasi anlamdaki en büyük iki başarisina da katkisi olan bir oyuncu. Yabanci dili var, sevgisi, saygisi ve iletişimi mükemmel olan birisi.
Ama antrenörlük tecrübesi yok.
Genç Millî Takimlarda çalişti, A Millî Takim'da idari anlamda bulunsa da sahanin kenarindaydi. Futbol bilgisi son derece zengin bir antrenör Okan Buruk. Tekniğin ve tecrübenin yaninda bu işte iletişimin de son derece önemli olduğunu düşünürsek, Okan Buruk'un kadro içindeki önemini anlariz. Çünkü Okan'in olduğu yerde sevgi çemberi vardir.
Tayfun Korkut'a gelirsek... Geçen ay yaptiğimiz röportajda, "Geçmişte hocayla çok yakin bir tanişikliğimiz yoktu" demişti. Bu seçimde hangi faktörler rol oynadi?
Biraz önce ifade ettiğim bir şey var; genç, donanimli ve potansiyel sahibi insanlarin önünü açmak lâzim. Tayfun Korkut, Almanya'da yetişmiş, Türkiye'de üst düzey futbol oynamiş, ayni başariyi İspanya'da Real Sociedad ve Espanyol'da göstermiş, UEFA A ve Pro Lisansini Almanya'da almiş, kendisine Stuttgart'in U19 takimi emanet edilmiş bir teknik adam. Bir araya gelip hayati ve futbolu konuştuğumuzda ortaya koyduğu düşünceler, konular hakkindaki ince detayciliği onun da Okan Buruk gibi potansiyel bir teknik direktör olduğunu ortaya koyuyor. İbrahim Menderes'ten de bahsetmek gerekir. Spor Akademisi mezunu, Galatasaray ve Belediyespor'da birlikte çaliştiğim bir futbol adami, ayrica 2002 Dünya Kupasi'nin analizcisi. Haluk Güngör birlikte futbol oynadiğim, daha sonra oyunculuğumu ve kaleci antrenörlüğümü yapmiş, inandiğim, güvendiğim bir futbol adami. Hepsi ayni zamanda kişilik ve karakterleriyle de Türk futboluna uzun süre hizmet edebilecek insanlar.
Millî Takimlarda yeni bir yapilanmaya gidildi ve A takimdan U15'e kadar birbiriyle bağlantili bir yapi oluşturuldu. Doğrusu da buydu herhalde...
Geçmişte Genç Millî Takimlarda çalişirken önce Ersun Hoca, sonra da Fatih Hoca dönemlerinde bugün yeniden kurulan yapida çalişmiştim. Genç Millî Takimlar Beylerbeyi'nde A Millî Takim'a bağli olarak çalişiyordu ve bütün teknik adamlarin her an beraber olduğu, futbolu konuştuğu, ürettiği, birbirine yardimci olduğu bir ortam yaşaniyordu. Ben A Millî Takim'a gelmeden önce ise A Millî Takim ve izleme komitesinin İstinye'de, Genç Millî Takimlarin Levent'te, Eğitim Dairesi'nin de Beylerbeyi'nde olduğu bir sistem kurulmuştu. Eğitim Dairesi'nin başinda benim kardeşim gibi olan, Türk futbolunun çok ön plana çikmiş 3-4 teknik adamindan birisi, Tolunay Kafkas var. A Millî Takim'i İstinye'den çikartip, Levent'te tüm Genç Millî Takimlarla ayni çati altinda topladik. Siz gelmeden önce de tüm Genç Millî Takim hocalariyla bir toplantidaydik. Enerjimiz son derece yüksek. Sürekli futbol adina konuşuyoruz. O toplantida da A Millî Takim'dan 14 yaşa kadar bütün Millî Takimlarimizin duran toplarda alan savunmasinda neler yapmasi gerektiğini konuştuk.
Çok güzel bir noktaya geldik. Uzun yillardir bir Türk futbol ekolünden söz ederiz. Ama bu ekolle bugüne kadar tanişabilmek mümkün olmadi. Siz nasil bir ekol hayal ediyorsunuz? Bu ekolün oluşturulmasi için aşağidan yukariya neler planliyorsunuz?
Kisa bir süre önce Tolunay Kafkas ve Genç Millî Takim hocalariyla beraber Almanya'daydik. Amacimiz eğitim ve Genç Millî Takimlarla ilgili çalişmalarimiza katki sağlamakti. Ancak bu konuda asil önemli olan nokta kulüpler. Löw'le yaptiğim görüşmede, düşüncelerimi ortaya koyup altyapilarla, performans testleriyle ilgili neler yaptiklarini sorduğumda, "Bu işlerle sen mi uğraşiyorsun?" dedi. Çünkü Almanya'da bu konular kulüplerde hallediliyor. Ama ülkemizde belli başli kulüplerin dişinda hangisinin altyapisinda performans testi yapiliyor? Löw bunlarla uğraşirsam dağilacağimi söyledi ama biz Türk futbolu için bunlari yapmak, bu adimlari atmak zorundayiz ki, bizden sonra gelenler de üzerine bir şeyler koyabilsin. Şimdi dünya futboluna baktiğiniz zaman oyunun iki yönünü oynayabilen takim, oyunun iki yönünü oynayabilen futbolcu geçerli.
Sistemlerin hepsi birbirine yakin. Herkes dörtlü savunmayla oynuyor. Öndeki dizilişte biraz farkliliklar oluyor. 4-3-3, 4-2-3-1, 4-5-1, 4-1-4-1 gibi. Bunlarin hepsindeki fark 5 metre, 7 metre. Bugün Azerbaycan da böyle oynuyor, bir başka ülke de... Önemli olan, mevkilere göre oyuncu profillerini doğru seçmek, oyunun iki yönünü doğru oynamak, pozisyonlari doğru almak ve oyun disiplinine sadik kalan oyuncu gruplarini yetiştirmek. Bu anlamda biz Millî Takim olarak örnek olacağiz ama kulüplerin de adim atmasi gerekiyor.
Peki, kulüplerin adim atmasini nasil sağlayacaksiniz?
Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya 1. Lig'de oynayan 36 takim için Kulüp Lisans Talimati'na bir takim kriterler getireceğiz. Bunu yapmak zorundayiz. Belli bir standart koyacağiz. Sporda verimlilik firmalari araciliğiyla da kulüpleri denetleyeceğiz. Türkiye'de işler ahbap-çavuş ilişkileriyle yürüdüğü için bu denetlemeyi bağimsiz firmalar araciliğiyla yürütmekte fayda var. Bu konuyu en kisa zamanda Yönetim Kurulu'na sunacağim. Eğer altyapilari ve antrenör eğitimini geliştiremez, elit spor okullarini kuramazsak ileriye doğru adim atamayiz. Bizim yetenek olarak bir sikintimiz yok.
Kişilik ve okul eğitimini doğru verirseniz, oyuncu sahadaki problemi zaten çözer. Bunu Federasyon, Milli Eğitim Bakanliği, Spor Genel Müdürlüğü ve kulüplerle koordineli bir biçimde çözmemiz lâzim. Bununla ilgili projeler hazirliyoruz ve çalişiyoruz. Ama bir yandan da bizim kulüplere örnek olabilmemiz gerekiyor. A Millî Takim'dan en alt yaş grubuna kadar, duran toplardaki alan savunmasinin nasil yapilmasi gerektiğine bir standart getirdik bugünden itibaren. Bütün takimlarimiz ayni alan savunmasini uygulayacak. Türk futbolunun geriden oyunu başlatmakla ilgili bir sikintisi var.
Bugün stoperlerin bir orta saha oyuncusu gibi olmasi gerekiyor ve biz bunun üzerinde bir çalişma yapiyoruz. Oyuncularin durarak top almak yerine hareketli olarak top almasini sağlamamiz gerekiyor.
Siz bunlari anlattikça aklima Barcelona geliyor. Orta saha oyuncusu gibi stoper dediğinizde Pique'yi görüyorum. Hareketli top almak dediğinizde, Messi, Iniesta, Xavi ve diğerleri geliyor gözümün önüne. Cruyff'un dediği gibi, "Barcelona'da top ayağinda olan oyuncu en önemsizidir. Önemli olan diğer oyuncularin pozisyonudur." Sizin hayaliniz de böyle bir oyun düzeni sanirim.
Evet, Cruyff'un dediği gibi, hareketli olarak topu istediğinizde, top ayağinda olan oyuncuya 9 farkli seçenek sunuyorsunuz. Bunun içine topu doğru atan, doğru kontrol eden ve doğru yerde bulunan oyuncuyu da eklemeniz gerekiyor. Biraz önce sözünü ettiğim temellere inersek, problemi kökten çözmüş oluruz. Genç Millî Takimlarda bu konuda örnek olmak istiyoruz. Stoperlerin bir orta saha oyuncusu gibi olmasini sağlamamiz lâzim. Bugünün futbolunda ön liberolarin gelip stoperlerin ayağindan topu almasina gerek yok.
A Millî Takim dişindaki takimlarda antrenör tercihlerinizi neye göre yaptiniz?
Bizden önce A Millî Takim'in 11 kişilik bir izleme komitesi vardi. Ben 11 kişinin 35 oyuncuyu izlemesini çok verimli bulmadim. Ama hepsi Millî Takimlarda yillarin tecrübesine sahip arkadaşlarimizdi. Bir ayaklarinin da sahanin içinde bulunmasi gerekiyordu. Onlardan ayni zamanda rakiplerin izlenmesinde de yararlaniyoruz. Genç Millî Takimlari oluştururken bu arkadaşlarimizdan da faydalandik.
A2 Millî Takimimizin başina getirdiğimiz Gökhan Keskin, izleme komitesindeydi. Üst düzey futbol oynamiş ve antrenörlük tecrübesi bulunan bir arkadaşimiz olarak A2 Millî Takimimizin başinda. Keza Zeki Önatli ve Nurettin Yildiz da yine kurumun içindeki futbol insanlari olarak A2'de görev aldi. Ayni zamanda rakip de izliyorlar, maç da izliyorlar. Ümit Millî Takimimizin başinda Tolunay Kafkas zaten biraz önce bahsettiğim gibi bu ülkenin en önemli teknik adamlarindan birisi.
Eğitimin başinda ama ayni zamanda bir ayağinin da sahanin içinde bulunmasi için Ümit Millî Takimimizin Teknik Direktörlüğünü yapiyor. U19 ve U18 çok hassas olduğumuz gruplar ve onlarin başina da Feyyaz Uçar'i getirdik. Avrupa Şampiyonasi Elit Turu ve 2013 Dünya Şampiyonasi oynayacaklar. Feyyaz üst düzey futbol oynamiş, antrenörlükte önemli tecrübeleri bulunan, Lucescu gibi bir teknik direktörün 2 yil yardimciliğini yapmiş, ayni zamanda yarişmaci bir antrenör. Diğer yandan Spor Akademisi mezunu ve yabanci dili var. Başinda bulunduğu jenerasyonun da model oyuncu olarak tanidiği bir isim. Yardimcisi Emre Aşik büyük takimlarda oynamiş,
Türk futbolunun iki büyük başarisini yaşamiş ve o duygulari genç oyunculara aktarabilecek nitelikte önemli insanlardan birisi. Altay Dağdelen zaten bu kurumda çalişiyordu. U17 ve U16'ya Hakan Tecimer'i getirdik. Rizespor'dan takim arkadaşim ama bu bir şey ifade etmiyor. Asil özelliği, Fenerbahçe altyapisinda gerçekleştirdiği önemli işler. Onun yaninda da yine Fenerbahçe'de birlikte çaliştiği Tamer Sivrikaya var. Geçen sezon Nike Avrupa Şampiyonu ve dünya altincisi olan takimda Hakan'la birlikteydi. O yaş grubuna sadece Türkiye'de değil, Avrupa çapinda hâkim olan bir arkadaşimiz. Kaleci antrenörü Bülent Yilmaz da benim eski takim arkadaşim ve Genç Millî Takimlarda oynamiş bir isim. U15 ve U14'ün başindaki
Mehmet Hacioğlu zaten kurumun bünyesindeydi ve o da benim eski takim arkadaşim. Özellikle o yaş grubunu çok iyi bilen bir antrenör. Yanina da Belediyespor'un altyapisinda başarili işler yapan Bekir Gür'ü verdik. Özellikle o yaş grubunda iletişim çok önemli ve Bekir de bu işi başariyla yapabilecek bir isim. Bir de Genç Millî Takimlarda izleme komitemiz var. Rakip izleme komitesinde Şenol Ustaömer, Turan Sofuoğlu, Ergin Parlar, Almanya ayağinda Erdal Keser, oyuncu izleme komitesinde bütün taramalari yapan İlyas Tüfekçi, Güngör Şahinkaya ve Adnan Örnek'in yer aldiği bir yapi oluşturduk. Ayrica her grubun ayri ayri performans ve analiz antrenörü var. Her yaş grubu için bir spor psikologu olmasini da istiyorum.
O spor psikologu kendi yaş grubundaki 35-40 oyuncunun kulüpleriyle, aileleriyle olan ilişkilerini ve gelişimlerini takip edecek. Ayni şekilde her grubun birer doktoru olacak. Doktorlar, oyuncularin kulüplerindeki sağlik durumlarini da takip edecek ve bir sikintilari varsa performans merkezinde tedavilerini de gerçekleştirecek. "Genel kültür ve hayata bakiş" diye bir ders koyacağiz. Diyelim ki oyuncu buradan Rusya'ya gitti, o ülkenin tarihini, orada neler yapmasi gerektiğini, Türkiye ile ilişkilerini bilmesi lâzim.
Riva'nin eğitim amaçli olarak kullanilmasindan söz etmiştiniz. Bu konuyu biraz açar misiniz? Riva'yla ilgili nasil hayalleriniz var?
Biliyorsunuz daha önce Genç Millî Takimlarda çaliştim. Benim Avrupa şampiyonu ve dünya dördüncüsü olduğum takim dâhil bütün Genç Millî Takimlar Riva'da toplaniyordu. Riva'da inanilmaz güzel bir coğrafya var. Takimlarimizin Avrupa'da kamp yaptiği yerlerden hiçbir farki yok. Ben kulüp takiminda çalişirken, Hollanda A Millî Takimi'nin Dünya Kupasi'na giderken kullandiği merkezde de iki defa kamp yaptim. Riva'nin dörtte bir bile değildi. Sadece tek saha ve çok basit bir kamp yerinden ibaretti.
Riva bunun dört kati büyüklüğünde bir yer. Orada çok basit bir prefabrik bina vardi. Şimdi oraya yiktiracağiz. Zaten UEFA'nin da tesisleşmeyle ilgili büyük maddi desteği var ve parasal kaynak büyük ölçüde oradan sağlanacak. Eğitim dairesini de oraya alacağiz. Bakin devamli açilan antrenör kurslari var, farkli şehirlerde, beş yildizli otellerde düzenleniyorlar. Hem büyük paralar harcaniyor, hem de turistlerin tatil mekâninda antrenör eğitimi yapilmaya çalişiliyor. Riva'daki dört sahaya, antrenör eğitimi için bir sentetik saha daha ekleyeceğiz. Onlar için kamp merkezi inşa edeceğiz.
Ayrica Genç Millî Takimlarin kalabileceği bir merkez daha yapacağiz. Eğitim dairesinin çalişanlarini da yine Genç Millî Takimlarla birlikte sahanin kenarina alacağiz. Orasi, Genç Millî Takimlara odaklandiğimiz yer olacak. Genç Millî Takimlar bugün otellerde toplaniyor, kulüp takimlarindan çalişmak için saha istiyor. Böyle bir şey olmaz. Kulüplere tesisleşin derken biz kendi tesisimizi kaybedemeyiz. Orayi cennet gibi bir yer yapacağiz. Tesislerde ayrica bir performans ölçüm merkezi yapacağiz. Özellikle küçük yaştaki oyuncularin eksiklerini tespit edip kulüplerle temasa geçerek bu eksiklerin giderilmesi için neler yapabileceğimizi konuşacağiz. Orada cep sinemasindan toplanti odalari ve ofislere kadar her şey olacak. Eğer hayal ettiğimiz gibi olursa A Millî Takimimizi da Riva'ya taşiyacağiz. Ben de antrenör eğitiminde yer alayim, ben de Genç Millî Takimlarla birlikte olayim orada. Hepimizin bir aile ortaminda bulunmasini hayal ediyorum.
Belediyespor'da oyun taktiğiniz daha çok rakibin oyununu bozmaya ve çabuk hücumlara dayanan bir sistemdi. Millî Takim'dan ise oyunun kontrolünü elinde bulunduran bir yapi bekleniyor. Zaman zaman set oyunu oynamak durumunda kalacaksiniz. Siz kendi adiniza da ciddi bir taktiksel değişim mi yaşayacaksiniz?
Biraz önce de söyledim, bugün artik oyunun iki yönünü de oynamak önemli. Zaman zaman rakibe göre zaman zaman oyuncu profilinize göre taktikleriniz değişir. Aslinda Belediyespor'la Süper Lig'e çiktiğimiz ilk sezonda biz önde basan, topun ayağimizda kalmasina önem veren ve oyunu yönlendiren bir takimdik. Ama ligde çok direkt bir oyun oynaniyordu ve biz bu iyi oyunumuzun karşiliğini puan olarak alamaz duruma geldik. Bunun üzerine zaman zaman ikinci bölgede doğru savunma yapip hizli hücumlari denedik ve başarili olduk. Ama bu da bizi tatmin etmedi.
Kayserispor