Duyuru: Hesaplarınızla ilgili yardım almak için X'ten(tıkla) mesaj atabilirsiniz. Eski hesaplarınızı almak için mail adreslerinizi hatırlamanız gerekmektedir.

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Cumhuriyetimizin 84. Yılı Kutlu Olsun
#1
[Resim: ata327ed.jpg]


[youtube]nm_M6sS7M5A[/youtube]

CUMHURİYET'İN İLANI


Lozan'n kabulü ve barişin sağlanmasi ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapisini belirleyecek devlet şeklinin ve adinin ne olacaği sorunu kaldi. T.B.M.M.'nin varliği ile egemenliğin kayitsiz - şartsiz ulusa ait olan, insan haklarina dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkin, gerekse Meclis içinde bulunanlarin büyük kismi Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağliydilar. Padişah'in işgal ettiği Saltanat - Hilafet makami yüzyillardir kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yilindan beri de Osmanoğullarindan başka hiçbir aile iktidar olmamişti. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çikiyor ve Padişah'ta toplaniyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kirmişti, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağini ve kullaniliş biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanri haklari sisteminden, insan haklari sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920'de B.M.M.'nde somutlaşmişti. Teşkilat-i Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu.
Kurtuluş Savaşi ulusal bağimsizlik yaninda ulus egemenliğini de açik bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başindan beri milliyetçilerin amansiz düşmani kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah'in ihanetini bildiği halde, henüz zamani olmadiği için Padişah'i hedef almadi. Genç subaylik yillarindan beri inandiği ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancini "Ulusal bir sir" olarak sakladi. Kurtuluş Savaşi içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacaği için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sirasinda "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşi'nin Başkomutani, Türk Ulusu'nun kurtaricisi M. Kemal, Türkiye'nin siyasal yapisini değiştirmenin ilk adimini Saltanat'in kaldirilmasini sağlamakla atti. Saltanat'in kaldirilişina en yakin arkadaşlari bile karşi çikmişlardi. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa'nin kararli ve sert tutumu sonucu Saltanat'in kaldirilişi sağlandi. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangiç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa'yi engellemeye çaliştilar.

2 Aralik 1922'de Meclis'e muhalif grup tarafindan bir öneri verildi. "İntihab-i Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapilmasini isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sinirlari içindeki yerler halkindan olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yil oturmuş olmalari" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşa'yi milletvekili seçilmekten yoksun birakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sinirlari dişinda kaldiğini ve bir yerde beş yil oturmadiğini belirttikten sonra, düşmanlara karşi savaştiğini, vatani kurtarmak için hiç bir yerde beş yil oturamadiğini hatirlatip, ulusun sevgisisi kazanmiş bir insan olmasina rağmen kendisini yurttaşlik haklarindan yoksun birakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldiklarini sordu. Önerge red edildi.
Mustafa Kemal'in kamuoyu yoklamasi yapmak üzere 14 Ocak 1923'de Bati Anadolu'da bir geziye çikmasini firsat bilen muhalif grup, O'nun Ankara'dan ayrildiğinin ertesi günü "Hilafet-i İslamiye ve Büyük Millet Meclisi" başlikli bir broşür yayinladilar. Broşürün önceden hazirlanmiş olduğu ve M. Kemal'in Ankara'dan ayrilmasini firsat bilerek dağitildiği anlaşiliyordu. Broşürün ana fikri, islam kamuoyunun son gelişmelerden (Saltanatin Kaldirilişi) büyük izdirap içinde bulunduğu, Hilafet'in hükümet demek olduğu ve Hilafet'in hukuk ve görevlerini yok etmenin hiç kimsenin, hiç bir meclisin elinde olmadiği esaslarina dayaniyor, "Halife Meclisin, Meclis Halife'nindir." sözleriyle bitiriyordu. Yürütme yetkisinin Halife'ye verilmesini ve Meclis'in aldiği kararlarin ve kanunlarin Halife'yi bağlamayacaği, dolayisiyla Meclis'in çikardiği Saltanat ve Hilafet ile ilgili yasalarin meşru olmadiği görüşü savunuluyordu. Bu bildiri, M. Kemal'e ve O'nun gerçekleştirmek istediği devrime bir tepki idi.

İzmit'e gelen M. Kemal, din ve hilafet konusunda yaptiği açiklamada "Türkiye Büyük Millet Meclisi Halife'nin değildir ve olamaz, Türkiye Büyük Millet Meclisi yalniz ve yalniz Ulusundur." dedi.


T.B.M.M.nin büyük programinin tam bağimsizlik, kayitsiz şartsiz ulusal egemenlik esaslarina dayandiğini, teokratik devlet biçiminin ve buna bağli bütün toplumsal düzenin ve çikarlarin yikilacağini belirtti. 16 Ocak'ta yaptiği toplantida, Hilafet'in dinle ilgisi olmadiğini, siyasi bir mevki olduğunu, idare-i maslahatçilikla devrim yapilamayacağini belirttikten sonra "Devrimin kanunu mevcut kanunlarin üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafamizdaki cereyani boğmadikça başladiğimiz devrim ve ilerleme bir an bile durmayacaktir" diyerek gericilere gerekli yaniti verdi. Basinla iyi ilişki kurmak istediği için İzmit'te yaptiği basin toplantisinda, "Devrim" yapilacağini açiklarken, Meclis'te birliğin sağlanmasi için "Müdafaa-i Hukuk Gurubu"nun gerekli olduğunu bunun dişindaki gruplarin yararli olmadiğini belirtti ve İttihatçilardan ülke yarari için politikaya karişmamalarini istedi. Bu sirada Annesi Zübeyde Hanim'in ölüm haberi geldi. İzmir'de annesinin mezari başinda devrimci inancini "Ulusal hakimiyet uğrunda canimi vermek benim için bir vicdan ve namus borcu olsun" sözleriyle bir kez daha yineledi. Bu sirada Lozan'in ilk görüşmeleri kesildiği için İsmet Paşa ile Ankara'ya döndü. Meclis'te gizli oturumlar çok sert geçti. Trabzon mebusu Şükrü Bey'in Topal Osman tarafindan öldürülüşü, M. Kemal'e saldirilara yol açti. M. Kemal'i kendilerine buyük engel gören, tutucu, gerici, ittihatçilar, çikarci gruplar, O'na karşi muhalefette birleşiyorlardi. Yakin arkadaşlarindan Rauf Bey, Kazim Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Paşa'lar da yavaş, yavaş yanindan ayrilip, Hilâfetçilere kuvvet veriyorlardi. Saltanati geri getirmek isteyen gericilerin çalişmalari karşisinda arkadaşlarinin kendisini yalniz biraktiğini gören M. Kemal, 20 Mart 1923'te Konya'da yaptiği bir konuşmada Türkiye'yi Ortaçağ karanliğina çekmek isteyen gericilere karşi tutumunu açikça şu sözleriyle belirtti: "Eğer onlara karşi benim şahsimda bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onlarin düşmaniyim. Onlarin olumsuz yönde atacaklari bir adim, yalniz benim şahsi imanima değil, yalniz benim amacima değil, o adim benim ulusumun hayatiyla ilgili, o adim benim ulusumun hayatina karşi bir kasit, o adim ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle ayni fikirde olan arkadaşlarimin yapacaği şey mutlaka o adimlari atanlari tepelemektir... Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağliyacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adim atanlar karşisinda herkes çekilse ve ben kendi başima yalniz kalsam; yine tepeler ve yine öldürürüm."

Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararli sözlerle açikça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programini belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazirladi.


Savaş zamaninin T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağitip, seçime gitme karari aldi. M. Kemal, dağilmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanati geri getirmeye çalişanlari vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hiyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma firsatini veren bir ek getirdi.

Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayi ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen M. Kemal'in bu çalişmalari yakin arkadaşlarinin kendisinden uzaklaşmasini hizlandirdi. Rauf Bey ve arkadaşlari, M. Kemal'in partiler üstü kalmasini, politikaya karişmamasini, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardi. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarinin açilmasi da bu ayriliğin başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yi karşilamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlik'tan bile istifa etti.
İkinci Meclis, toplandiktan sonra Lozan'i onayladi. Artik sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923'de "Neue Treie Presse" adli bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptiği görüşmede, 23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adinin açiklanamadiğini belirtip, yapilacak işin yalnizca isim koymak olduğunu söyledi.

Yeni devletin başkentinin neresi olacaği da bir sorundu. Ankara 1920'den beri bu işi yapiyordu. Merkezi ve güvenli durumu ortada idi. Meclis'te uzun tartişmalardan sonra 13 Ekim'de Ankara başkent olarak oy çokluğu ile kabul edildi. Cumhuriyet'in ilanina bir adim daha yaklaşilmişti.
M. Kemal'e Cumhuriyet'in ilanina firsat veren bir hükümet buhrani oldu. Başbakan Fethi Okyar Bey'e karşi Meclis'te muhalefet oluşmasi üzerine M. Kemal, "Erkan-i Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili Fevzi Paşa"nin dişinda kabinenin istifasina karar verdi ve 27 Ekim'de uygulandi. Mevcut sisteme göre her bakan Meclis tarafindan tek tek seçiliyordu. İstifa eden bakanlar yeniden seçilirlerse, görev kabul etmeyeceklerdi. Bu sirada Rauf Bey, Kazim Karabekir, Ali Fuat, Refet Paşalar İstanbul'da bulunuyorlar ve temaslari, Halife'ye yakinlik gösterileri oluyordu. Ankara'da' ise kabine kurulamiyordu. Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlani" ile işi kökünden çözmeye karar veren M. Kemal 28 Ekim gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazi kimseleri toplantiya çağirdi ve "Yarin Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararini açikladi. Misafirlerin ayrilmasindan sonra İsmet Paşa'yi alikoydu ve birlikte, Teşkilat-i Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazirladilar. Ertesi gün saat 10'da Parti grubunda yapilan toplantida, M. Kemal Paşa Genel Başkan olarak Hükümet buhraninin mevcut sistemden kaynaklandiğini, bunun çözumünün istikrarli bir sistemde olduğunu belirtttkten sonra değişiklik önergesini okuttu:
* Türkiye Devleti'nin Hukümet şekli Cumhuriyettir
* Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafindan idare olunur
* Türkiye Devleti, Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini İcra Vekilleri (Bakanlar Kurulu)
vasitasiyla idare eder.

Bu önerge Parti toplantisinda tartişildi Büyük Millet Meclisi'nin ayni akşam (29 Ekim 1923) saat 18:45'de yaptiği toplantidan sonra 20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasinda Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devleti'nin adi kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasindan da Türk Ulusu'nun kurtaricisi Gazi M.Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkani seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkani M. Kemal, kendisini Cumhurbaşkani seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra "Son yillarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkinda kötü düşüncede bulunanlarinn ne kadar tedkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adiyla uygarlik dünyasina çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layik olduğunu eserleriyle ispat edecektir... Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarili ve muzaffer olacaktir." sözleriyle konuşmasini tamamladi. M. Kemal Cumhurbaşkani seçildiğinde henüz 42 yaşindaydi. Cumhuriyetin ilk Başbakani İsmet Paşa oldu.

19 Mayis 1919'da Samsun'da başlayan yeni ve bağimsiz, bir Türk Devleti kurmak savaşi diş ve iç düşmanlara karşi başariyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Kurtuluş Savaşi'nin inanç ve başarisi nasil Atatürk'ün eseri idiyse, Cumhuriyet de yine O'nun eseri idi. İleriki yillarda bunu şu sözleriyle belirtti. "Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti'dir."

SONUÇ
Bir zamanlarin muhteşem Osmanli İmparatorluğu, gerek iç gerekse diş etkenlerin sonucunda 18. y.y.'dan itibaren hizli bir çökuntüye girdi. Kapitülasyonlar sebebiyle Avrupa devletlerinin açik pazari durumuna geldi. Rusya ve Avusturya'nin devamli saldirilari sonunda savaşlari kaybederken, önemli topraklarini elden çikardi. İmparatorluğun bu çöküntüsünü gören Padişahlar, İmparatorluğu kurtarmak için islahat önlemlerine başladilar. Fakat yalnizca askeri olan bu önlemler etkili olamadi. III. Selim'in başlattiği Nizam-i Cedit ise 1807'de gerici bir ayaklanma ile son buldu.

19. y.y.'da çöküntü büyük hizla sürerken, Fransiz Devrimi'nin ortaya koyduğu ulusal bağimsizlik ve egemenlik akimlari, Osmanli İmparatorluğu'nun Balkanlar'da yaşayan Hristiyan azinliklarini etkiledi ve bagimsizlik isteklerini kamçiladi. Sirp, Yunan ve hatta Misir ayaklanmalari İmparatorluğun iç bünyesini sarsti ve bunlar giderek bağimsizlik veya özerklik kazandilar. Bu yüz yilda Rus tehlikesi karşisinda İngiltere ve Fransa Osmanli İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünü koruma potikasi izlediler. Kirim Savaşi'nda bu politika sonucu Rusya'ya savaş bile açtilar. 1838 ticaret anlaşmasi ile imparatorluk ekonomik bakimdan batinin eline geçerken, 1854'den sonra başlayan diş borçlanma ile, 1881'de mali iflasa ve batinin mali denetimine girdi. II. Mahmut Islahati ve Tanzimat da İmparatorluğun kurtuluşu için çözüm olmadi. Genç Osmanlilar'in çalişmalari 1876'da Kanun-u Esasi'nin ilanini hazirladi. Birinci Meşrutiyet yaşama firsati bulamadan 1877-78 Osmanli-Rus savaşi bu dönemin sonunu hazirlarken, Abdülhamid'in "İstibdati" başladi. Bu tarihten sonra İngiltere de koruyucu politikasini terk etti. Ermeni konusu da ilk kez gündeme geldi. Osmanli İmparatorluğu bundan sonra Almanya'ya yanaşti. Alman siyasi, askeri ilişkisi, Alman ekonomik ihtiraslarini da getirdi. Bağdat Demiryolu projesi bunu simgeledi.

20. y.y.'a girilirken Abdülhamid'e karşi başlayan Genç Türk hareketi gittikçe kuvvetlendi ve 1908'de II. Meşrutiyeti getirdi. Fakat 31 Mart gerici ayaklanmasi ile 1909'da iç buhran yaşandi. II. Meşrutiyet de İmparatorluğu kurtaramadi. Osmanlicilik, İslamcilik, Baticilik ve Türkçülük akimlarinin çatiştiği bu dönem, içte buhranlar, anarşi yaratirken, dişta da Trablus ve Balkan Savaşlari'nda büyük yenilgi ve tüm Makedonya'nin kaybi ile sonuçlandi. 1914 yilinda başlayan Birinci Dünya Savaşi'na Almanya yaninda giren İmparatorluğun kaderi de çizilmiş oldu. Bu savaştan çok ağir kayiplarla yenik çikan Osmanli İmparatorluğu Mondros Ateşkesi ile kayitsiz şartsiz teslim oldu.

Yüz yildan beri süren Doğu Sorununun çözümü, Avrupa'nin Hasta Adaminin mirasinin paylaşilmasi ile Türk Ulusu'nun dünya siyasi tarihindeki varliği ortadan kaldirilmak isteniyordu.

Savaş içinde gizli anlaşmalarla, İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya Osmanli İmparatorluğu'nun paylaşilmasini kararlaştirmişlardi. Fakat Rusya'da devrim çikinca anlaşmalar önemini yitirdi. Türk Ulusu'nun hakkinda karar verecek en büyük kuvvet İngiltere idi. İngiltere Bati Anadolu'yu Yunanistan'a veriyor, Doğuda bir Ermenistan ve Kürdistan kurmak istiyor, Türk yurdunun geri kalan yerlerini de Fransa ve İtalya ile paylaşiyordu. Ülkenin yağmalanmasina boyun eğen Padişah ve Hükümet, kurtuluşu İngiliz himayesinde görüyorlardi. Halk ve aydinlar çaresizlik içinde, çoğunluk kadere boyun eğmiş görünüyordu. Kurtuluş çareleri arayanlar Padişah - Halifesiz bir çare düşünemiyordu. Kurtuluşu Amerikan mandasinda görenler veya yörelerinin kurtuluşunu sağlamak için çalişanlar vardi.

Birinci Dünya Savaşi'nin sonundaki perişan ve çaresiz durumda, bir tek insan, M. Kemal topyekün kurtuluş ve tam bağimsiz yeni bir Türk Devleti kurmak düşüncesiyle Samsun'a geldi. O'nun yola çiktiği sirada ise Yunanlilar İzmir'i işgal ediyorlardi. Padişah ve Hukümet ise İzmir'i Yunanlilara veren İngilizlerin hala körü körüne her isteğine boyun eğiyorlardi. Düşmanla işbirliği yapan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin bu tutumlari karşisinda M. Kemal, ulusal bağimsizlik ve ulusal egemenlik savaşinin esaslarini Amasya'da ulusu ve orduyu Padişah - Halifeye karşi ayaklandirmak şeklinde belirledi. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde de bu esaslar içinde yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşunun ulusal bilinçlenme, idari, siyasi örgütlenmesini de gerçekleştirdi. Misak-i Milli ile bu esaslar İstanbul'da bir kez daha ortaya konunca İngilizler, İstanbul'u işgal ettiler. Bundan yilmayan M. Kemal, Ankara'da ulusun meşru iradesinin eseri olan ulusal egemenlik prensibini B.M.M. ile ortaya koydu. Fakat bütün bunlarin gerçekleşmesi çok büyük güçlükler ve olanaksizliklar içinde yapiliyordi. Bir yandan İtilaf Devletleri ve Yunan saldirisi ve baskilari bir yandan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin M. Kemal ve B.M.M.'ni gayri meşru ilan etmesi, Türk Ulusu'nu olumsuz yönde etkiledi. Türk Ulusu, yüzlerce yildan beri dini ve geleneksel iktidar kabul edilen Padişah - Halife ile bu değerleri yikan ve yerine ulusal, egemenlik değerleriyle ulusu bir araya toplamak isteyen M. Kemal hareketi arasinda bir süre bocaladi. Yer yer B.M.M.'nin otoritesine karşi ayaklanmalar çikti.

Doğu Anadolu'da Ermenilere, Güneyde Fransizlara karşi savaşildi. Batida Yunan Taarruzu ve iç ayaklanmalara karşi Kuva-yi Milliye ile çözüm bulan B.M.M. daha sonra düzenli ordu kurar. I. ve II. İnönü Savaşlari ile ilk askeri başarilarini sağladi. Diğer yandan diş ilişkilerde Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşmasi'ni imzaladi. Sakarya Meydan Savaşi'nda Yunan Ordusu'nu yendi. Fransa ile de anlaşan Türkiye İtilaf blokunu da parçaladi. 26 Ağustos 1922'de başlayan ve 9 Eylül'de İzmir'de Yunan Ordusu'nun denize dökülmesi ile son bulan Büyük Taarruz, Türkiye gerçeğini ve Türk Ulusu'nun yenilmez azmini bütün dünyaya kanitladi. Askeri başarisini Mudanya Ateşkesi ve Lozan Antlaşmasi ile de onaylatti. Emperyalizme karşi yapilan bağimsizlik savaşini kazanan, "Türk Mucizesi"ni yaratan Türkiye'nin bu başarisi bütün Mazlum Uluslara örnek oldu.

M. Kemal Kurtuluş Savaşi'nin bittiği yerde; Türkiye'nin çağdaşlaşma savaşini başlatti. 1 Kasim 1922'de Saltanat'in kaldirilişi ve 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet'in İlani ile Türkiye yeni devlet sistemini Fransiz Devrimi ile ortaya konan insan haklarina dayanan "Ulusal ve Laik Devlet"i gerçekleştirmiş oldu. Ancak, çağdaş devlet ve ülke olma mücadelesi için Türk Devrimi'nin başarilmasi için Cumhuriyet döneminde Atatürk 'ün yeni mücadele vermesi gerekiyordu.

*Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basimevi, 1986, ss. 359-366

[Resim: 20071021turkbayragiml8.jpg]

Türk milleti!

Ebediyete akip giden her on senede‚ bu büyük millet bayramini daha
büyük şereflerle‚ saadetlerle‚ huzur ve refah içinde kutlamani gönülden
dilerim.

M.Kemal Atatürk. Ankara‚ 29 Ekim 1933


Hepimizin Cumhuriyet bayrami kutlu olsun...
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#2
Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu Olsun
"Ne Mutlu Türküm Diyene"
[Resim: ShowLetter.jpg]
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#3
[COLOR="Red"]ŞAn,Şeref, Gurur dolu nice Yillara Türkiye Cumhuriyeti....

Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu Olsun...
Nice 84.yillara... [/COLOR]



''Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktir, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktir.''

Mustafa Kemal ATATÜRK
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#4
cumhuriyet bayramimiz kutlu olsun
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#5
[Resim: atabayrakhm4.jpg]
[SIZE="4"]
‘‘ Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktir.’’

19,06,1926 Balikesir
[/SIZE]
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#6
Cumhuriyetimiz sonsuza kadar yaşayacaktir.
Nice Bayramlara...
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#7
84. yilinda Cumhuriyet Bayrami coşkusunu yaşiyoruz. Terör olaylarinin sonrasinda her zamankinden daha mutlu, daha heyecanli... Bizi var eden Cumhuriyetimizin temellerinin atildiği 29 Ekim Cumhuriyet Bayrami tüm Türkiye'ye kutlu olsun...
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#8
Nice Bayramlar
MÜCADELE..!!
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#9
Bugün her zamankinden daha çok birlik beraberlik günüdür.Tüm türk milletinin cumhuriyet bayrami kutlu olsun.Şehitlerimizin mekani cennet olsun.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#10
Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu Olsun
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#11
Ne Mutlu TÜrkÜm Dİyene
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#12
Turk olmak buyuk bir onur Ama Bazi siyasetciler bizim bu serefli kimligimizii yerin dibine soktu yaziklar olsun talabani denen kopegin maskarasi olduk...
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#13
arkadaşlar 29 ekim töreninde bayaği foto çektim ama boyutlari çok büyük upload yapip yüklemek çok uzun sürer müsait olduğum zaman koyarim

bide reklam yapayim geçiş töreninde kimseyi alkişlamayan seyirci bizim okula gelince süper bir alkiş şov yapti çok gururlandik Smile okulumuz ise İSTİKBAL LİSESİ

bizi neden alkişladilar: çok iyi yaptik kollari felan süper salladik bunun için bize gaz veren ise beden eğitim hocamiz: güzel yaparsaniz tüm hocalarinizla konuşup her dersten 1 sözlünüzü 100 yaptiracam dedi Smile bu bizi iyice ateşlendirdi aman kimse yanliş anlamasin normaldede provalarda çok iyiydik ama sözlü işi ekstra gaz oldu bizlere Smile
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#14
nice 84 yilara ne mutlu türküm diyene
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:
#15
Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu Olsun...
Nice 84.yillara...
Bul
Cevapla }
Teşekkür edenler:


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Berât Kandilimiz Kutlu Olsun Ercan Sahin 44 4,133 23.06.2013, 23:49
Son Yorum: Orkun
  Kurban Bayramınız Kutlu Olsun.. Muhtar 129 9,395 25.10.2012, 23:47
Son Yorum: Adem Dolgun
  Doğum Günün Kutlu Olsun Serdar Erbaşı Ercan Sahin 10 1,180 26.09.2012, 19:24
Son Yorum: Özgür Yurdakoş
  30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN. BÖRTECINE 38 1 536 30.08.2012, 11:18
Son Yorum: Yunus Emre
  Ramazan bayramimiz kutlu olsun. BÖRTECINE 38 10 827 19.08.2012, 16:20
Son Yorum: buraqh
  Regaib Kandiliniz Mübarek Olsun. Yücel Þahin 59 4,605 24.05.2012, 21:03
Son Yorum: Emreg38
  Doğum Günün Kutlu Olsun DeDe.. Özgür Yurdakoş 17 1,436 07.05.2012, 13:13
Son Yorum: EmreKS
  Doğum Günün Kutlu Olsun Shota Arveladze ! Valentino 17 2,813 22.02.2012, 16:59
Son Yorum: ahmetg38
  Ramazan Bayramımız Mübarek Olsun kartalcem 147 10,375 30.08.2011, 16:39
Son Yorum: Metrajzede
  Kadir Geceniz MÜbarek Olsun enes343841 91 6,469 27.08.2011, 01:14
Son Yorum: Karabey

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi