13.10.2009, 12:30
1- OYUNCULARA SIRTINI DÖNDÜ
Milli Takim patronunun yanlişlarinin başinda, kişisel sorunlar yaşadiği oyunculari kolay silmesi gösteriliyor. Özellikle gol yollarinda yaşanan kurakliği son dönemdeki formuyla çözebilecek Fatih Tekke’nin uzun süredir çağrilmamasi, Terim’in en büyük yanlişi olarak değerlendiriliyor. Tecrübeli çaliştirici her ne kadar bu konunun kişisel bir sorundan kaynaklanmadiğini ima etse de bu sezon Rusya’da harikalar yaratan Fatih’in Bosna maçi kadrosunda olmamasi sonumuzu hazirladi. Ayni şekilde elemeler boyunca diğer yasaklilar İbrahim Toraman, Gökdeniz, Mehmet Topuz’a da ihtiyaç duyduk. Ayrica Anadolu kulüplerindeki istikrarli performanslari hiçbir zaman umursamadi, takima girişin tek yolu 4 büyüklere transfer olmaktan geçti.
2- AHENK KAYBOLDU
Fatih Terim her ne kadar oyuncularinin her zaman büyük saygi duyduğu bir isim olarak ün yapmiş olsa da çikmaz sokakta son bulan Güney Afrika yolculuğu sirasinda bu sayginlik da sekteye uğradi. Üst üste gelen başarisiz sonuçlarin ardindan öğrencilerine soyunma odasinda sert ifadeler kullaninca, futbolcularla arasina kara kedi girdi. Manevi evladi durumunda olan, en zor gününde destek verip bütün eleştirileri göğüslemek uğruna kadroya çağirdiği Emre Belözoğlu ile bile Ali Sami Yen’deki İspanya karşilaşmasi sonrasi kötü oldu. Bu krizin Milli Takim’da kaptanliğin el değiştirmesine kadar gitmesi, olayin boyutunu ortaya koyuyordu.
3- B PLANI İŞE YARAMADI
Euro 2008’de elde edilen galibiyetleri kendisini eleştiren basinla hesaplaşma firsati olarak gören Fatih Terim, tarihe geçecek bir performans sonrasi kazandiğimiz Çek Cumhuriyeti karşilaşmasinin ardindan bile “Yazilarinizi değiştirtmek zorunda kaldiğimiz için özür dileriz” şeklinde alayci ifadeler kullanmişti. Turnuva boyunca ve sonrasinda, maç içinde yaptiği hamlelerin önemine vurgu yapti ama çikardiği 11’lerdeki yanlişliklari hep görmezlikten geldi. Ama 2010 macerasinda o kadar şansli değildi. Yine birçok maçta kenardan yapilan hamleler sonrasi kendimize geldik. Yani hep B plani ile çikiş kapisina ulaşmaya çaliştik. Fakat bu kez Avrupa Şampiyonasi’ndaki ‘kendine geliş’ formülünün sirrini kaybetmiş görünüyorduk. Terim “Nasil olsa çeviririz” mantiğiyla ilginç 11’leri seçmeyip de istikrarin peşinden gitseydi, Bosna’yi geçebilirdik.
4- HEP FANTEZİYE KAÇTI
Evet, sakatliklar belimizi büktü. Ama bu sorun hocamizin her maçta fanteziye kaçan kadrolar tercih etmesini geçerli kilmiyor. Belçika maçina sol bek pozisyonunda bugünlerde kimsenin adini hatirlamadiği Denizlisporlu Çağlar Birinci’yle başlayan, Bosna Hersek karşilaşmasinda sahaya kulübünde hiç şans bulamayan Batuhan Karadeniz’i süren, İbrahim Kaş konusunda kimsenin anlamadiği bir israr sergileyen, Belçika mücadelesinde 1996’da Galatasaray’a gelir gelmez oyun tarzini beğenmediği için kapinin önüne koyduğu, o günden beri bir kez bile A Milli Takim formasi giymemiş 32’lik seyyah Ceyhun Eriş’e forma veren, en kritik Bosna maçinda oyunun kalbi olan ön libero pozisyonuna sadece savunma özellikleriyle dikkat çeken Trabzonsporlu Ceyhun Gülselam’i
koyarak maçin kontrolünü rakibin ele geçirmesine neden olan Fatih Terim’in kararlari hep sorgulandi. Zaten güvendiği futbolcularin kulüplerinde oynayip oynamadiğini kafaya hiç takmayan Terim’in, bir de kimsenin aklina getirmediği oyuncularla kazanarak ders verme hirsi evde kalmamiza neden oldu.
5- ÖFKESİNİ KONTROL EDEMEDİ
1996’da Türkiye’yi tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonasi’na taşiyan Fatih Terim’in ikinci Milli Takim döneminde ana gündem maddesi, sonuçlar değil hiç bitmeyen kavgalariydi. Her konuşmasinda kendisini eleştiren gazetecilere mesaj kaygili demeçler veren teknik adam, bu psikolojiyi 90 dakikalarin içine de taşiyinca büyük sorunlar baş gösterdi. İlk puan kaybimizi yaşadiğimiz Belçika mücadelesinde rakip takimin hocasi Vandereycken ile kenarda ikinci bir maç yapan Terim, enerjisini bu olaya yönlendirirken, kaçan 2 puanin nelere mâl olacağini kestiremiyordu. Bosna deplasmaninda golün oluştuğu pozisyonda hakemin verdiği faul kararina tepkisini aşiri biçimde gösterip tribünü boylamasi da komutanin ordusunu savaşta yalniz birakmasi anlamina geliyordu. Bu tavirlar ülkenin, takimin arkasinda tek yumruk olmasini da engelledi.
Kaynak:
Milli Takim patronunun yanlişlarinin başinda, kişisel sorunlar yaşadiği oyunculari kolay silmesi gösteriliyor. Özellikle gol yollarinda yaşanan kurakliği son dönemdeki formuyla çözebilecek Fatih Tekke’nin uzun süredir çağrilmamasi, Terim’in en büyük yanlişi olarak değerlendiriliyor. Tecrübeli çaliştirici her ne kadar bu konunun kişisel bir sorundan kaynaklanmadiğini ima etse de bu sezon Rusya’da harikalar yaratan Fatih’in Bosna maçi kadrosunda olmamasi sonumuzu hazirladi. Ayni şekilde elemeler boyunca diğer yasaklilar İbrahim Toraman, Gökdeniz, Mehmet Topuz’a da ihtiyaç duyduk. Ayrica Anadolu kulüplerindeki istikrarli performanslari hiçbir zaman umursamadi, takima girişin tek yolu 4 büyüklere transfer olmaktan geçti.
2- AHENK KAYBOLDU
Fatih Terim her ne kadar oyuncularinin her zaman büyük saygi duyduğu bir isim olarak ün yapmiş olsa da çikmaz sokakta son bulan Güney Afrika yolculuğu sirasinda bu sayginlik da sekteye uğradi. Üst üste gelen başarisiz sonuçlarin ardindan öğrencilerine soyunma odasinda sert ifadeler kullaninca, futbolcularla arasina kara kedi girdi. Manevi evladi durumunda olan, en zor gününde destek verip bütün eleştirileri göğüslemek uğruna kadroya çağirdiği Emre Belözoğlu ile bile Ali Sami Yen’deki İspanya karşilaşmasi sonrasi kötü oldu. Bu krizin Milli Takim’da kaptanliğin el değiştirmesine kadar gitmesi, olayin boyutunu ortaya koyuyordu.
3- B PLANI İŞE YARAMADI
Euro 2008’de elde edilen galibiyetleri kendisini eleştiren basinla hesaplaşma firsati olarak gören Fatih Terim, tarihe geçecek bir performans sonrasi kazandiğimiz Çek Cumhuriyeti karşilaşmasinin ardindan bile “Yazilarinizi değiştirtmek zorunda kaldiğimiz için özür dileriz” şeklinde alayci ifadeler kullanmişti. Turnuva boyunca ve sonrasinda, maç içinde yaptiği hamlelerin önemine vurgu yapti ama çikardiği 11’lerdeki yanlişliklari hep görmezlikten geldi. Ama 2010 macerasinda o kadar şansli değildi. Yine birçok maçta kenardan yapilan hamleler sonrasi kendimize geldik. Yani hep B plani ile çikiş kapisina ulaşmaya çaliştik. Fakat bu kez Avrupa Şampiyonasi’ndaki ‘kendine geliş’ formülünün sirrini kaybetmiş görünüyorduk. Terim “Nasil olsa çeviririz” mantiğiyla ilginç 11’leri seçmeyip de istikrarin peşinden gitseydi, Bosna’yi geçebilirdik.
4- HEP FANTEZİYE KAÇTI
Evet, sakatliklar belimizi büktü. Ama bu sorun hocamizin her maçta fanteziye kaçan kadrolar tercih etmesini geçerli kilmiyor. Belçika maçina sol bek pozisyonunda bugünlerde kimsenin adini hatirlamadiği Denizlisporlu Çağlar Birinci’yle başlayan, Bosna Hersek karşilaşmasinda sahaya kulübünde hiç şans bulamayan Batuhan Karadeniz’i süren, İbrahim Kaş konusunda kimsenin anlamadiği bir israr sergileyen, Belçika mücadelesinde 1996’da Galatasaray’a gelir gelmez oyun tarzini beğenmediği için kapinin önüne koyduğu, o günden beri bir kez bile A Milli Takim formasi giymemiş 32’lik seyyah Ceyhun Eriş’e forma veren, en kritik Bosna maçinda oyunun kalbi olan ön libero pozisyonuna sadece savunma özellikleriyle dikkat çeken Trabzonsporlu Ceyhun Gülselam’i
koyarak maçin kontrolünü rakibin ele geçirmesine neden olan Fatih Terim’in kararlari hep sorgulandi. Zaten güvendiği futbolcularin kulüplerinde oynayip oynamadiğini kafaya hiç takmayan Terim’in, bir de kimsenin aklina getirmediği oyuncularla kazanarak ders verme hirsi evde kalmamiza neden oldu.
5- ÖFKESİNİ KONTROL EDEMEDİ
1996’da Türkiye’yi tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonasi’na taşiyan Fatih Terim’in ikinci Milli Takim döneminde ana gündem maddesi, sonuçlar değil hiç bitmeyen kavgalariydi. Her konuşmasinda kendisini eleştiren gazetecilere mesaj kaygili demeçler veren teknik adam, bu psikolojiyi 90 dakikalarin içine de taşiyinca büyük sorunlar baş gösterdi. İlk puan kaybimizi yaşadiğimiz Belçika mücadelesinde rakip takimin hocasi Vandereycken ile kenarda ikinci bir maç yapan Terim, enerjisini bu olaya yönlendirirken, kaçan 2 puanin nelere mâl olacağini kestiremiyordu. Bosna deplasmaninda golün oluştuğu pozisyonda hakemin verdiği faul kararina tepkisini aşiri biçimde gösterip tribünü boylamasi da komutanin ordusunu savaşta yalniz birakmasi anlamina geliyordu. Bu tavirlar ülkenin, takimin arkasinda tek yumruk olmasini da engelledi.
Kaynak:
Ayhan BAYNAL