24.02.2011, 15:02
[SIZE="4"]Kayserispor için oğlumdan izin istedim
BEHRAM KILIÇ
Sayi: 841 / Tarih : 17-01-2011
Süper Lig’in başarili ekiplerinden Kayserispor’un genç teknik adami Şota Arveladze, “Beni Tolunay Kafkas aradi. ‘Ben gidiyorum. Yerime sen gelir misin?’ dedi. Bu teklifi alir almaz hemen oğluma sordum.” diyor.
Türkiye onu, 1993-1997 yillari arasinda Trabzonspor’daki başarili performansiyla tanidi. İkiz kardeşi Arçil ile birlikte forma giydiği Karadeniz ekibinde gol kralliği da yaşadi. Bu süreçte sadece bordo-mavili taraftarlarin değil, tüm Türkiye’nin sempatisini kazandi. Sonrasinda Hollanda devi Ajax’ta dolu dolu 4 sezon geçirdi. Ardindan İskoçya’nin Glasgow Rangers takiminda da 4 sezon oynadi. 2005’te başka bir Hollanda takimi AZ Alkmaar’in yolunu tuttu. 2007-08 sezonunda İspanya’nin Levante takiminda forma giydi ve futbolu burada birakti. Mayis 2008’de Hollandali ünlü teknik direktör Louis Van Gaal’in teklifini kabul ederek AZ Alkmaar’da yardimci antrenörlüğe başladi. Van Gaal’in ayrilmasindan sonra göreve gelen Ronald Koeman’la da çalişti. Bu sezon başinda ise Tolunay Kafkas ile yollarini ayiran Kayserispor’un teklifini kabul ederek yeniden Türkiye’ye döndü. Onun önderliğindeki takim, Süper Lig’in ilk yarisini 32 puanla 4. sirada bitirdi. Şota Arveladze, hem kariyerini hem de Kayserispor’daki başarisinin arka planini, Türkiye’de kendisiyle ilk röportaji yapan Aksiyon’a anlatti.
-Yaklaşik 14 yil sonra tekrar Türkiye’ye döndünüz. Türkiye’de neler değişti?
Çok şey değişti. Futbol açisindan gelişme var. Sahalar değişti. Yabanci kontenjani artti. Hakemler ve hocalar gelişti. Artik futbolu biraktiktan sonra ‘bari hoca olayim’ düşüncesi yok. Ciddi eğitimler var Türkiye’de. Bir de naklen yayin gelirleri bayaği artti.
-Türkiye’de oynadiktan sonra Avrupa’ya gittiniz. Oradan burasi nasil görünüyordu?
Gittikten sonra çok geriye dönüp bakmadim açikçasi. Arkadaşlarimiz vardi. Onlarla diyaloglarimiz sürdü ama Türkiye Ligi’ni çok takip ettiğimi söyleyemem.
-Trabzon taraftari sizi çok sevdi. Hâlâ da seviyor. Bu sevgiyi nasil kazandiniz?
Çok basit. İlk günde neysek son güne kadar o olduk. İki suratimiz olmadi bizim. Başarili olunca da farkli davranmadik. Bizimle ilgili ilk düşünceleri doğruydu. Tabii futbol da sevilmemize yardimci oldu. Arti ikizdik. Ve de yakişikliydik (gülüyor).
-Trabzon, sizin ilk yurt dişi tecrübeniz.
Gürcistan’dan 19 yaşindayken ayrildik. Anne-baba ile yaşarken bavulu topladik. Önümüze bir firsat sundular. Ama iş bununla bitmiyordu. Çünkü futbol, sadece iki saat sahada oynamak değildi. Geride kalan 22 saat yaninda kimse yok. Her şeyi yaparken tek karar verecek olan da sensin. Her adimini sen kontrol edeceksin. Sana kimse ne yedin, ne içtin, neredeydin diye sormayacak. Trabzon bizim ilk gurbetimizdi. Bize neyin doğru neyin yanliş olduğunu, profesyonelliğin gereklerini öğretti.
-Oradan dünya kulübü Ajax’a transfer oldunuz.
Evet. Bir rüyaydi. Herkes orada oynamak ister. Ben oraya fotoğraf çektirmeye gitmedim. Başardim. Önce 24 numarayi verdiler bana. Sonra onlarin çok değer verdiği Cruyff’un formasi olan 14’ü… Benden sonra da bu formayi müzeye kaldirdilar. Artik kimse bu formayi giymeyecek. 9 numarayi giydim. Oraya gittim, sadece imza atmakla kalmadim. 125 gol attim. Seyretmedik, bizi seyrettiler. Oydu amacimiz ve bunu başardik. Takimda bir sürü ünlü oyuncu vardi. 5-6 forvet vardi ama biz hep oynadik. Ama dünyanin en iyi oyuncusu olamadim. Onu da istedim ama kolay değildi.
-Teknik direktörlüğe ne zaman karar verdiniz?
Sahada aktif bir oyuncuydum. Konuşan, arkadaşlarini yönlendiren bir oyuncuydum. Futbol bitiyordu. Son 3-4 sene bu mesleği yavaş yavaş düşünmeye başladim.
-Van Gaal’in yardimcisiydiniz. Ne katti size?
Maddeler hâlinde bu bu bu demek zor. Futbol oynarken onunla çaliştim. Bana çok katkisi oldu. Ama yardimcisiyken yine aynisini verecek diye bir şey yoktu. Kolay bir şey değil teknik direktörlük. Senin içinde de bir şey olmasi gerekir. Hocaliğin çok zor bir iş olduğunu söylemeye çalişiyorum. İnanilmaz zor. Ben konuşuyorum, futbolcu benim ne demek istediğimi anlayacak, anlamakla kalmayip aynen yapacak. Yaparken de karşisinda rakip olacak.
-Kayserispor’un teklifi ne zaman geldi?
Ben AZ Alkmaar’da oynarken UEFA Kupasi’nda Kayserispor ile karşilaşmiştik. Süleyman abi (Hurma) o zaman bana “Şota, şunu bil; ne zaman istiyorsan bu takimda yerin var.” dedi. “İstediğin zaman bu takimda oynayabilirsin.” dedi. Bu, öylesine söylenmiş bir söz değildi. Sadece futbol oynamayi da kastetmemişti. Çünkü ben o zaman 34 yaşindaydim. Arkasinda kesin bir şey vardi. Ciddiydi. Herkes ‘gel oyna’ der ama bu farkliydi. Sorunuza gelince… Beni Tolunay Kafkas aradi. ‘Durumun ne?’ diye sordu. Van Gaal, Bayern Münih’e gitmişti. Sonra Ronald Koeman geldi. Sezon bitiyordu. Tolunay bana ‘Ben ayrilacağim. Yerime gelir misin?’ diye sordu. Tabii bu başkanin ve Süleyman abinin bilgisi dâhilindeydi.
-Düşündün mü hiç?
Teklifi alir almaz oğluma sordum. Eskiden olsa bavulunu al git; ama şimdi öyle değil. Ona sözüm vardi. 2 sene bir yere gitmeyecektim. Hollanda, İskoçya, İspanya, tekrar Hollanda… Çok dolaştik beraber. Hadi biraz yerimizde duralim dedik ama Kayseri’den teklif geldi. ‘Sen ne düşünüyorsun?’ dedim. ‘Hayir’ dedi, ‘Şimdi başlama baba, sen bana demedin mi birkaç yil bir yere gitmeyeceğim?’ Ona bu teklifin büyük bir firsat olduğunu söyledim. İkna etmeye çaliştim; çünkü ona söz vermiştim. Tam ikna edemedim ama...
-Oğlunuz kaç yaşinda?
13... Tabii o da hakliydi. Bu yaşina kadar bayaği zorlandi. Sürekli okulu değişiyor, arkadaşlari değişiyordu. Şu an Kayseri’de. Bir de 7 yaşinda kizim var. O küçük olduğu için fazla etkilenmedi. Ben deplasmanlara gittiğimde ona hep ‘Bak oğlum, ben gidiyorum, eve göz kulak ol.’ derdim. O da benim oturduğum koltukta oturup orada yemek yiyormuş. Annesi ‘Hadi geç oldu. Uyuman lazim.’ dediğinde itiraz ediyor, ‘Babam beni size göz kulak olmam için birakti. Siz uyumadan ben uyumam.’ diyormuş.
-Kayserispor’un, oğlunuza verdiğiniz sözü tutmanizi engelleyen teklifi neydi?
Teklif değildi bu. Teklif nedir? Rakamlar vardir, yazarsin bir şeyler. Benim kontrat böyle değildi. Bu benim için bir şansti. Onun için bu taraftan baktim ben olaya. Bana futbolu biraktiktan sonra Gürcistan Millî Takimi’ni çaliştirmam da teklif edildi. Ben ise bir kulüpte başlamak istiyordum. İşte bu noktada Kayserispor bana güvenilir bir başlangiç sundu. Arkamda kim var biliyorum. Onun için geri bakmiyorum. Burada sabah eşyalarini topla git korkusu yok. Olmayinca kafan rahatliyor. Sonuç baskisi yok. Rahat çalişiyorsun. Bu firsati veren az dünyada. ‘Kazandiğinda takim kazandi, kaybettiğinde takim kaybetti’ teklifiydi bu. Sorumluluk tek kişinin üzerinde değil. Sen yaptin veya sen yapamadin durumu yok burada. Böyle olunca daha güçlüsün. Onun için bu doğru bir teklif. Açik, samimi, kalpten bir teklifti. Ben de kabul edip geldim.
-Gelince ne gördünüz?
Herkes mutlu. Bahçivan mutlu, çayci mutlu... İşini sevmekten öte bir çalişma düzeni var. Ama kulübü benden önce bu hâle getirmişler. Ben etkili olmadim bunda.
-Aileniz mutlu mu burada?
Aliştilar. Tabii bu biraz da bize bağli.
-İlk maçta nasil bir heyecan yaşadiniz?
Heyecan vardi. Ama önemli olan bu heyecani kontrol etmek. Heyecan gözlerinizi kör ediyorsa hastaneye gitmeniz lazim.
-İlk yarida Kayserispor başarili bir performans sergiledi. Bu performansi bekliyor muydunuz?
Kötü bir başlangiç kimse istemez. Ama beklediğimden daha iyiydik diyebilirim.
-İki yardimciniz var ve sizden epey yaşlilar…
Evet. Yanimda benden daha genç birini de getirebilirdim. Ama getirmedim. Bunlarin geçmişi var. Tecrübesi var. Bir yerde sabirsiz olursam beni çok rahat uyarabilirler.
-Oyun felsefeniz nedir?
Bu bir şablona bağli değil. Değişebilir. Şimdi mutlu olduğum, hoşuma giden bir oyun planini değiştirebilirim. Şu an oyuncularim benim ne istediğimi anliyorlar. Ama anlayamayabilirlerdi de. Çünkü futbol ilginç bir iş. Oyuncu kendini düşünüyorsa, topu alip çalim atabilir.
-‘En sevdiğim skor 1-0’ diyorsunuz. Neden?
1-0 en zor skor. Çünkü her an gol yiyebilirsin. Ama gol yememek için son dakikaya kadar konsantrasyonu elden birakmazsin.
-Niye 2-0, 3-0 olmasin?
Seyirci için de benim için de iyi. 2-0, 3-0 olunca saçlar beyazlamaz. Ama bu skorlar bazi oyuncularin oyundaki konsantrasyonunu düşürebilir. Takim ruhu için, takimin birbirini bulmasi için 1-0 daha iyi bir skor.
-Kayserispor’un sezon sonu hedefi nedir?
Başarili olmak, takimi oturtmak, bu sorunuzun cevabini bulmak. Yaptik veya yapamadik. Ya da ne zaman yapabilirizin cevabini bulmak. Ama eksiğimiz var. Çalişmamiz lazim. Ve rakipler de çalişiyor.
-F.Bahçe, Beşiktaş ve G.Saray’in gösterdiği performans sizi şaşirtti mi? G.Saray’in Rijkard ile yollarini ayirmasini nasil yorumluyorsun?
Devre arasinda Rijkaard ile Dubai’de beraberdik. Niye olmadiğinin cevabi yok. Adam Şampiyonlar Ligi kazanmiş, buraya gelmiş, yapamamiş. Sorun kimde bilemem.
-İlk devre içeride başariliydiniz. 4 büyüklerden sadece Trabzon’u yenemediniz…
Ben öyle bakmiyorum olaya. Hedefe bakiyorum. Ama 4 büyüklere karşi futbolcuyu motive etmek daha kolay. 70 milyon izliyor o maçlari. En zoru şu: Rakip son sirada, son maçi oynuyorsun, kadrondaki oyuncular tatili düşünmeye başlamiş. İşte bu oyuncu grubunu motive etmek çok zor.
-Trabzon maçina çikarken ne hissettiniz?
Farkli bir maç tabii. Ama düdük çalinca her şey normalleşiyor.
-Takiminiz gol atiyor ama saha kenarinda sizi aşiri bir sevinç içinde görmüyoruz…
Seviniyorum. F.Bahçe maçinda sevindim mesela. Ama ben öyle atlayip saha içine dalmam çok sevinsem bile.
-Kayserispor taraftari ile araniz nasil? Türkiye’nin en özel statlarindan birine sahipsiniz.
Özel ama boş bir stat. Ama stada gelen seyirciyle aramiz çok iyi.
-Bursa’nin şampiyonluğunu nasil karşiladin?
Normal karşiladim.
-Türkiye şartlarinda çok zor bir durumdu ama.
Ama futbolda bu normal. Bir kulüp 150 milyon lira harciyor. Diğeri 20 milyon, üstelik sponsoru yok. Ama şampiyon oluyor. Futbol bu yüzden çok seviliyor zaten. Mesela bir maçta 9 kişi ile 11 kişiyi yenebiliyorsun. Dünyada böyle bir spor yok. Basketbolda yari sahayi geçemezsin iki kişi eksiksen. Onun için Bursa’ninki normal.
-Ayni başari sizden de bekleniyor.
İşi doğru yaparsaniz her şey olabilir. Ama ne zaman olabilir? Yarin mi, öbür gün mü? Zamanini bilemeyiz ama amacimiz o. Birinci olmak. Tabii realist de olmamiz lazim. İş o noktaya gelince elinde ne var, ne yok bu da önemli. Şampiyonluk iki kişinin hedefiyle olmaz. Herkes bunu isteyecek.
-Daha şimdiden Şenol Güneş biraktiktan sonra sizi Trabzon’a yakiştirmaya başlayanlar var.
Niye gönderiyorsunuz Şenol hocayi? Daha ne yapsin? Trabzon’un hoca adayi bir kişiyse o zaman ortada çok vahim bir durum var demektir. Ben şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Flört etmek karakterim değildir.
-Basin danişmaniniz Sevil Hanim 7 dil bildiğinizi söyledi. Nasil öğrendiniz?
Beni çok sevdiği için 7 demiş. Aslinda 6 dil konuşabiliyorum! Hayat yardimci oldu. Gürcistan’da Rusçayi öğrendik, İskoçya’da İngilizce’yi, Hollanda ve İspanya’da kaldim. Türkiye’de bulundum.
-Lazca yok mu bu diller arasinda?
Yok ama burnu var (gülüyor). Yetmez mi?
-Futbol dişinda neler yapiyorsunuz? Kitap okuyor musunuz mesela?
Kitap yazdim. Kendi biyografimi yazdim. Kitap okurum. Politikayla ilgileniyorum. Araştirmayi severim. Tarihi çok seviyorum. Atatürk’ü, Gürcistan’daki krallari, Moğollari, Osmanli İmparatorluğu’nu araştiriyorum. Tarihte iyi bir şey ortaya koyanla da bir şeyi sonlandiranla da ilgileniyorum.
-Bu bağlamda Recep Tayyip Erdoğan hakkinda ne düşünüyorsunuz?
Gürcü olduğum için mümkün olmadi ama Türk olsaydim son seçimde evet derdim. Erdoğan bir dünya lideri. Biliyorsunuz, iki buçuk yil önce Rusya bizim topraklara girdi. Türkiye’de onun gibi bir lider olmasaydi biz büyük zarar görecektik. Bu sadece gemilerimizin batmasi, binalarimizin yikilmasi olmayacakti. Halkimizin üzerine yillarca geçmeyecek bir korku sinecekti. Tam bu noktada ‘Hey! Burada biz oturuyoruz, biz komşuyuz, sakin olun’ diyecek biri lazimdi. Karadeniz çevresinde, Avrupa’nin bu tarafinda, hatta Asya’da bunu söyleyecek tek bir lider vardi; o da Erdoğan’di. Bir saat sonra uçağa atladi ve temaslarda bulundu. Sonrasinda savaş durdu. Erdoğan’in orada geç kalmamasi en büyük şansimizdi. Onun için kesinlikle ‘evet’..[/SIZE]
BEHRAM KILIÇ
Sayi: 841 / Tarih : 17-01-2011
Süper Lig’in başarili ekiplerinden Kayserispor’un genç teknik adami Şota Arveladze, “Beni Tolunay Kafkas aradi. ‘Ben gidiyorum. Yerime sen gelir misin?’ dedi. Bu teklifi alir almaz hemen oğluma sordum.” diyor.
Türkiye onu, 1993-1997 yillari arasinda Trabzonspor’daki başarili performansiyla tanidi. İkiz kardeşi Arçil ile birlikte forma giydiği Karadeniz ekibinde gol kralliği da yaşadi. Bu süreçte sadece bordo-mavili taraftarlarin değil, tüm Türkiye’nin sempatisini kazandi. Sonrasinda Hollanda devi Ajax’ta dolu dolu 4 sezon geçirdi. Ardindan İskoçya’nin Glasgow Rangers takiminda da 4 sezon oynadi. 2005’te başka bir Hollanda takimi AZ Alkmaar’in yolunu tuttu. 2007-08 sezonunda İspanya’nin Levante takiminda forma giydi ve futbolu burada birakti. Mayis 2008’de Hollandali ünlü teknik direktör Louis Van Gaal’in teklifini kabul ederek AZ Alkmaar’da yardimci antrenörlüğe başladi. Van Gaal’in ayrilmasindan sonra göreve gelen Ronald Koeman’la da çalişti. Bu sezon başinda ise Tolunay Kafkas ile yollarini ayiran Kayserispor’un teklifini kabul ederek yeniden Türkiye’ye döndü. Onun önderliğindeki takim, Süper Lig’in ilk yarisini 32 puanla 4. sirada bitirdi. Şota Arveladze, hem kariyerini hem de Kayserispor’daki başarisinin arka planini, Türkiye’de kendisiyle ilk röportaji yapan Aksiyon’a anlatti.
-Yaklaşik 14 yil sonra tekrar Türkiye’ye döndünüz. Türkiye’de neler değişti?
Çok şey değişti. Futbol açisindan gelişme var. Sahalar değişti. Yabanci kontenjani artti. Hakemler ve hocalar gelişti. Artik futbolu biraktiktan sonra ‘bari hoca olayim’ düşüncesi yok. Ciddi eğitimler var Türkiye’de. Bir de naklen yayin gelirleri bayaği artti.
-Türkiye’de oynadiktan sonra Avrupa’ya gittiniz. Oradan burasi nasil görünüyordu?
Gittikten sonra çok geriye dönüp bakmadim açikçasi. Arkadaşlarimiz vardi. Onlarla diyaloglarimiz sürdü ama Türkiye Ligi’ni çok takip ettiğimi söyleyemem.
-Trabzon taraftari sizi çok sevdi. Hâlâ da seviyor. Bu sevgiyi nasil kazandiniz?
Çok basit. İlk günde neysek son güne kadar o olduk. İki suratimiz olmadi bizim. Başarili olunca da farkli davranmadik. Bizimle ilgili ilk düşünceleri doğruydu. Tabii futbol da sevilmemize yardimci oldu. Arti ikizdik. Ve de yakişikliydik (gülüyor).
-Trabzon, sizin ilk yurt dişi tecrübeniz.
Gürcistan’dan 19 yaşindayken ayrildik. Anne-baba ile yaşarken bavulu topladik. Önümüze bir firsat sundular. Ama iş bununla bitmiyordu. Çünkü futbol, sadece iki saat sahada oynamak değildi. Geride kalan 22 saat yaninda kimse yok. Her şeyi yaparken tek karar verecek olan da sensin. Her adimini sen kontrol edeceksin. Sana kimse ne yedin, ne içtin, neredeydin diye sormayacak. Trabzon bizim ilk gurbetimizdi. Bize neyin doğru neyin yanliş olduğunu, profesyonelliğin gereklerini öğretti.
-Oradan dünya kulübü Ajax’a transfer oldunuz.
Evet. Bir rüyaydi. Herkes orada oynamak ister. Ben oraya fotoğraf çektirmeye gitmedim. Başardim. Önce 24 numarayi verdiler bana. Sonra onlarin çok değer verdiği Cruyff’un formasi olan 14’ü… Benden sonra da bu formayi müzeye kaldirdilar. Artik kimse bu formayi giymeyecek. 9 numarayi giydim. Oraya gittim, sadece imza atmakla kalmadim. 125 gol attim. Seyretmedik, bizi seyrettiler. Oydu amacimiz ve bunu başardik. Takimda bir sürü ünlü oyuncu vardi. 5-6 forvet vardi ama biz hep oynadik. Ama dünyanin en iyi oyuncusu olamadim. Onu da istedim ama kolay değildi.
-Teknik direktörlüğe ne zaman karar verdiniz?
Sahada aktif bir oyuncuydum. Konuşan, arkadaşlarini yönlendiren bir oyuncuydum. Futbol bitiyordu. Son 3-4 sene bu mesleği yavaş yavaş düşünmeye başladim.
-Van Gaal’in yardimcisiydiniz. Ne katti size?
Maddeler hâlinde bu bu bu demek zor. Futbol oynarken onunla çaliştim. Bana çok katkisi oldu. Ama yardimcisiyken yine aynisini verecek diye bir şey yoktu. Kolay bir şey değil teknik direktörlük. Senin içinde de bir şey olmasi gerekir. Hocaliğin çok zor bir iş olduğunu söylemeye çalişiyorum. İnanilmaz zor. Ben konuşuyorum, futbolcu benim ne demek istediğimi anlayacak, anlamakla kalmayip aynen yapacak. Yaparken de karşisinda rakip olacak.
-Kayserispor’un teklifi ne zaman geldi?
Ben AZ Alkmaar’da oynarken UEFA Kupasi’nda Kayserispor ile karşilaşmiştik. Süleyman abi (Hurma) o zaman bana “Şota, şunu bil; ne zaman istiyorsan bu takimda yerin var.” dedi. “İstediğin zaman bu takimda oynayabilirsin.” dedi. Bu, öylesine söylenmiş bir söz değildi. Sadece futbol oynamayi da kastetmemişti. Çünkü ben o zaman 34 yaşindaydim. Arkasinda kesin bir şey vardi. Ciddiydi. Herkes ‘gel oyna’ der ama bu farkliydi. Sorunuza gelince… Beni Tolunay Kafkas aradi. ‘Durumun ne?’ diye sordu. Van Gaal, Bayern Münih’e gitmişti. Sonra Ronald Koeman geldi. Sezon bitiyordu. Tolunay bana ‘Ben ayrilacağim. Yerime gelir misin?’ diye sordu. Tabii bu başkanin ve Süleyman abinin bilgisi dâhilindeydi.
-Düşündün mü hiç?
Teklifi alir almaz oğluma sordum. Eskiden olsa bavulunu al git; ama şimdi öyle değil. Ona sözüm vardi. 2 sene bir yere gitmeyecektim. Hollanda, İskoçya, İspanya, tekrar Hollanda… Çok dolaştik beraber. Hadi biraz yerimizde duralim dedik ama Kayseri’den teklif geldi. ‘Sen ne düşünüyorsun?’ dedim. ‘Hayir’ dedi, ‘Şimdi başlama baba, sen bana demedin mi birkaç yil bir yere gitmeyeceğim?’ Ona bu teklifin büyük bir firsat olduğunu söyledim. İkna etmeye çaliştim; çünkü ona söz vermiştim. Tam ikna edemedim ama...
-Oğlunuz kaç yaşinda?
13... Tabii o da hakliydi. Bu yaşina kadar bayaği zorlandi. Sürekli okulu değişiyor, arkadaşlari değişiyordu. Şu an Kayseri’de. Bir de 7 yaşinda kizim var. O küçük olduğu için fazla etkilenmedi. Ben deplasmanlara gittiğimde ona hep ‘Bak oğlum, ben gidiyorum, eve göz kulak ol.’ derdim. O da benim oturduğum koltukta oturup orada yemek yiyormuş. Annesi ‘Hadi geç oldu. Uyuman lazim.’ dediğinde itiraz ediyor, ‘Babam beni size göz kulak olmam için birakti. Siz uyumadan ben uyumam.’ diyormuş.
-Kayserispor’un, oğlunuza verdiğiniz sözü tutmanizi engelleyen teklifi neydi?
Teklif değildi bu. Teklif nedir? Rakamlar vardir, yazarsin bir şeyler. Benim kontrat böyle değildi. Bu benim için bir şansti. Onun için bu taraftan baktim ben olaya. Bana futbolu biraktiktan sonra Gürcistan Millî Takimi’ni çaliştirmam da teklif edildi. Ben ise bir kulüpte başlamak istiyordum. İşte bu noktada Kayserispor bana güvenilir bir başlangiç sundu. Arkamda kim var biliyorum. Onun için geri bakmiyorum. Burada sabah eşyalarini topla git korkusu yok. Olmayinca kafan rahatliyor. Sonuç baskisi yok. Rahat çalişiyorsun. Bu firsati veren az dünyada. ‘Kazandiğinda takim kazandi, kaybettiğinde takim kaybetti’ teklifiydi bu. Sorumluluk tek kişinin üzerinde değil. Sen yaptin veya sen yapamadin durumu yok burada. Böyle olunca daha güçlüsün. Onun için bu doğru bir teklif. Açik, samimi, kalpten bir teklifti. Ben de kabul edip geldim.
-Gelince ne gördünüz?
Herkes mutlu. Bahçivan mutlu, çayci mutlu... İşini sevmekten öte bir çalişma düzeni var. Ama kulübü benden önce bu hâle getirmişler. Ben etkili olmadim bunda.
-Aileniz mutlu mu burada?
Aliştilar. Tabii bu biraz da bize bağli.
-İlk maçta nasil bir heyecan yaşadiniz?
Heyecan vardi. Ama önemli olan bu heyecani kontrol etmek. Heyecan gözlerinizi kör ediyorsa hastaneye gitmeniz lazim.
-İlk yarida Kayserispor başarili bir performans sergiledi. Bu performansi bekliyor muydunuz?
Kötü bir başlangiç kimse istemez. Ama beklediğimden daha iyiydik diyebilirim.
-İki yardimciniz var ve sizden epey yaşlilar…
Evet. Yanimda benden daha genç birini de getirebilirdim. Ama getirmedim. Bunlarin geçmişi var. Tecrübesi var. Bir yerde sabirsiz olursam beni çok rahat uyarabilirler.
-Oyun felsefeniz nedir?
Bu bir şablona bağli değil. Değişebilir. Şimdi mutlu olduğum, hoşuma giden bir oyun planini değiştirebilirim. Şu an oyuncularim benim ne istediğimi anliyorlar. Ama anlayamayabilirlerdi de. Çünkü futbol ilginç bir iş. Oyuncu kendini düşünüyorsa, topu alip çalim atabilir.
-‘En sevdiğim skor 1-0’ diyorsunuz. Neden?
1-0 en zor skor. Çünkü her an gol yiyebilirsin. Ama gol yememek için son dakikaya kadar konsantrasyonu elden birakmazsin.
-Niye 2-0, 3-0 olmasin?
Seyirci için de benim için de iyi. 2-0, 3-0 olunca saçlar beyazlamaz. Ama bu skorlar bazi oyuncularin oyundaki konsantrasyonunu düşürebilir. Takim ruhu için, takimin birbirini bulmasi için 1-0 daha iyi bir skor.
-Kayserispor’un sezon sonu hedefi nedir?
Başarili olmak, takimi oturtmak, bu sorunuzun cevabini bulmak. Yaptik veya yapamadik. Ya da ne zaman yapabilirizin cevabini bulmak. Ama eksiğimiz var. Çalişmamiz lazim. Ve rakipler de çalişiyor.
-F.Bahçe, Beşiktaş ve G.Saray’in gösterdiği performans sizi şaşirtti mi? G.Saray’in Rijkard ile yollarini ayirmasini nasil yorumluyorsun?
Devre arasinda Rijkaard ile Dubai’de beraberdik. Niye olmadiğinin cevabi yok. Adam Şampiyonlar Ligi kazanmiş, buraya gelmiş, yapamamiş. Sorun kimde bilemem.
-İlk devre içeride başariliydiniz. 4 büyüklerden sadece Trabzon’u yenemediniz…
Ben öyle bakmiyorum olaya. Hedefe bakiyorum. Ama 4 büyüklere karşi futbolcuyu motive etmek daha kolay. 70 milyon izliyor o maçlari. En zoru şu: Rakip son sirada, son maçi oynuyorsun, kadrondaki oyuncular tatili düşünmeye başlamiş. İşte bu oyuncu grubunu motive etmek çok zor.
-Trabzon maçina çikarken ne hissettiniz?
Farkli bir maç tabii. Ama düdük çalinca her şey normalleşiyor.
-Takiminiz gol atiyor ama saha kenarinda sizi aşiri bir sevinç içinde görmüyoruz…
Seviniyorum. F.Bahçe maçinda sevindim mesela. Ama ben öyle atlayip saha içine dalmam çok sevinsem bile.
-Kayserispor taraftari ile araniz nasil? Türkiye’nin en özel statlarindan birine sahipsiniz.
Özel ama boş bir stat. Ama stada gelen seyirciyle aramiz çok iyi.
-Bursa’nin şampiyonluğunu nasil karşiladin?
Normal karşiladim.
-Türkiye şartlarinda çok zor bir durumdu ama.
Ama futbolda bu normal. Bir kulüp 150 milyon lira harciyor. Diğeri 20 milyon, üstelik sponsoru yok. Ama şampiyon oluyor. Futbol bu yüzden çok seviliyor zaten. Mesela bir maçta 9 kişi ile 11 kişiyi yenebiliyorsun. Dünyada böyle bir spor yok. Basketbolda yari sahayi geçemezsin iki kişi eksiksen. Onun için Bursa’ninki normal.
-Ayni başari sizden de bekleniyor.
İşi doğru yaparsaniz her şey olabilir. Ama ne zaman olabilir? Yarin mi, öbür gün mü? Zamanini bilemeyiz ama amacimiz o. Birinci olmak. Tabii realist de olmamiz lazim. İş o noktaya gelince elinde ne var, ne yok bu da önemli. Şampiyonluk iki kişinin hedefiyle olmaz. Herkes bunu isteyecek.
-Daha şimdiden Şenol Güneş biraktiktan sonra sizi Trabzon’a yakiştirmaya başlayanlar var.
Niye gönderiyorsunuz Şenol hocayi? Daha ne yapsin? Trabzon’un hoca adayi bir kişiyse o zaman ortada çok vahim bir durum var demektir. Ben şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Flört etmek karakterim değildir.
-Basin danişmaniniz Sevil Hanim 7 dil bildiğinizi söyledi. Nasil öğrendiniz?
Beni çok sevdiği için 7 demiş. Aslinda 6 dil konuşabiliyorum! Hayat yardimci oldu. Gürcistan’da Rusçayi öğrendik, İskoçya’da İngilizce’yi, Hollanda ve İspanya’da kaldim. Türkiye’de bulundum.
-Lazca yok mu bu diller arasinda?
Yok ama burnu var (gülüyor). Yetmez mi?
-Futbol dişinda neler yapiyorsunuz? Kitap okuyor musunuz mesela?
Kitap yazdim. Kendi biyografimi yazdim. Kitap okurum. Politikayla ilgileniyorum. Araştirmayi severim. Tarihi çok seviyorum. Atatürk’ü, Gürcistan’daki krallari, Moğollari, Osmanli İmparatorluğu’nu araştiriyorum. Tarihte iyi bir şey ortaya koyanla da bir şeyi sonlandiranla da ilgileniyorum.
-Bu bağlamda Recep Tayyip Erdoğan hakkinda ne düşünüyorsunuz?
Gürcü olduğum için mümkün olmadi ama Türk olsaydim son seçimde evet derdim. Erdoğan bir dünya lideri. Biliyorsunuz, iki buçuk yil önce Rusya bizim topraklara girdi. Türkiye’de onun gibi bir lider olmasaydi biz büyük zarar görecektik. Bu sadece gemilerimizin batmasi, binalarimizin yikilmasi olmayacakti. Halkimizin üzerine yillarca geçmeyecek bir korku sinecekti. Tam bu noktada ‘Hey! Burada biz oturuyoruz, biz komşuyuz, sakin olun’ diyecek biri lazimdi. Karadeniz çevresinde, Avrupa’nin bu tarafinda, hatta Asya’da bunu söyleyecek tek bir lider vardi; o da Erdoğan’di. Bir saat sonra uçağa atladi ve temaslarda bulundu. Sonrasinda savaş durdu. Erdoğan’in orada geç kalmamasi en büyük şansimizdi. Onun için kesinlikle ‘evet’..[/SIZE]