Üye No : 2593
Yorumları: 16
Konuları: 2
Kayıt Tarihi: 23.09.2008
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
Basin Açiklamasi
"Değerli Basin Mensuplari ;
Son zamanlarda yaşanan hakem hatalari Anadolu Kulüpleri'nin "3 Büyükler" olarak tabir edilen takimlara karşi birçok puan kaybetmesine neden olmuştur. Büyük bütçelere sahip bu takimlar, biz Anadolu Kulüpleri'ni birer piyon olarak görmektedirler. Onlara göre Türkiye'de futbol sadece kendilerinden ibarettir. Hatirlatmak isteriz ki Turkcell Süper Lig'i 3 takimdan değil 18 takimdan oluşmaktadir. 3 takimin oynadiği maçlar haricindeki puan kaybina neden olan hatalarin çoğu Anadolu Kulüpleri'nin canini yakmaktadir.
Türk futbol tarihinde tribün kültürünün oluşmasini sağlayan büyüklerimizin izinden giderek "Yüksek Eskişehirsporlulşuk Bilinci" çerçevesinde yaşamayi kendine ilke edinmiş biz Eskişehirspor Taraftarlari, bu zihniyete karşi duruşumuzu her ne olursa olsun sürdürme kararliliğindayiz. Tepkimiz futbolun içine yasal olmayan düşünceleri ve faaliyetleri sokmnata çalişan her kişi ve kurumadir.
Bugünkü eylemimiz herhangi bir kurum ya da kuruluşa karşi yapilmiş bir protesto eylemi değildir. Bugün burada Anadolu Futbolu'nun öncüsü ve üç büyük takim sultasina karşi çikan ve onlarin egemenliğini kiran ilk Anadolu takimi olan Eskişehirspor'un taraftarlari olarak, bir çağrida bulunmak, bir kivilcim yaratmak için toplanmiş bulunmaktayiz. Bu çağrimiz ne TFF'yi, ne d3e MHK'yi protesto çağrisidir. Çağrimiz futboldaki BOZUK DÜZEN'e karşi tüm mağdurlarin harekete geçmesi içindir.
Biz üç büyük takim nitelendirmesine ve futbolun tüm imkan ve takdirinin bu takimlar lehine kullanilmasina karşi çikan Anadolu takimlari taraftarlarina sesleniyor ve "Şimdi zaman, sevgiyle bağlandiğiniz kulüplerinize sahip çikma zamanidir" diyoruz. Bu eylem bir çiğirtkanlik değildir. Bu eylem sadece Eskişehirspor taraftarlarinin hak aramasi eylemi değildir. Bu eylem Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ben spocunun zeki, çevik ve ayni zamanda ahlakli olanini severim" sözlerine sahip çikma eylemidir.
Eskişehirspor taraftari burada ilk adimi atmiştir. Şimdi çağrimiz bozuk düzenden rahatsiz olan tüm futbol taraftarinadir. Gelin 11 Ocak'ta hep birlikte beyaz karanfillerle Atamizin işaret ettiği şekilde, Ahlaki değerlerin en üst düzeyde olduğu bir futbol camiasi için "BEYAZ KARANFİL - BEYAZ SAYFA" eylemini yapalim.
11 Ocak 2009 Pazar günü Anadolu Kulüplerimizin haklarini savunmak için kendi illerinde eş zamanli olarak futbolda adalet için protestoya davet ediyoruz. Bu düzenin değişmesinden yana olan camialari göreve davet ediyoruz.
Saygilarimizla ,
Eskişehirspor Taraftarlari"
SADECE ANADOLU
http://www.holigan.com.tr/NewsVideo.php?videos_id=869
LÜTFEN İZLEYİN...!!!!
Üye No : 2593
Yorumları: 16
Konuları: 2
Kayıt Tarihi: 23.09.2008
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
Saygideğer futbolsever dostlarimiz;
Pek çoğunuzun medya ve internet sitelerinden takip ettiği üzere biz Eskişehirspor taraftarlari olarak 28 Aralik 2008 Pazar günü İstanbul’da TFF önünde bir eylem gerçekleştirdik. Basin açiklamamizda da duyurduğumuz üzere bu eylemdeki yegane amacimiz Anadolu kulüplerinin futbol arenasinda birer piyon olarak görülmesine artik dur demek ve futbolumuzdaki bozuk düzeni protesto etmekti.
Bu amacimizi büyük ölçüde gerçekleştirdiğimizi düşünüyor ve bu eylemimizin ikinci adimini atmak üzere sizlere sesleniyoruz.
Burada çok aci bir gerçeği ifade etmek durumundayiz. Bugün ülkemizin hemen hemen her kentinden olan insanlarimizin kendi kentlerinin takimlari yerine medyanin ve sözde futbol otoritelerinin “Üç Büyük” diye nitelendirdikleri üç takimdan birini tuttuklarini hepimiz bilmekteyiz. Ülkemizin dört bir yanindaki futbol rantinin neredeyse tamami bu üç takima gitmektedir. Kars’tan Edirne’ye, Hatay’dan Sinop’a kadar hemen her yerde bu üç takimin ürünleri satilir ve onlarin daha zengin olmasi sağlanirken, ne kadar acidir ki, insanlarimiz kendi kentlerinin takimlarinin maçlarina dahi bedava girme çabasinda olmaktadirlar. bunun sonucunda da ülkemizde üç zengin takim ve yüzlerce fakir takim ortaya çikmaktadir. Bütün bu imkan seferberliğine rağmen bu üç takimin uluslararasi alanda ülkemize kazandirdiği büyük bir başari bulunmamaktadir.
Artik hepimiz şapkamizi önümüze koyup düşünmek durumundayiz. “Ben bu üç takimdan birine destek olacağim yerde kendi kentimin takimina destek olsam, ne kaybederim ne kazanirim” sorusuna cevap bulmali ve “Ben bundan böyle sadece kendi kentimin takimina destek olacağim” diyebilmeliyiz. hemen hemen her türlü sosyal alanda kent milliyetçiliğini had safhaya çikaran bizler ne yazikki futbol alaninda bunu yapamamakta ve kendi kentimizin takimini endüstriyel futbol arenasinda “piyon” haline getirmekteyiz.
Sizlere yakin zamanda yaşamiş olduğumuz iki örneği sunmak istiyorum. 2008 yilinda Kayseri’de yapilan BJK Gecesi’nde konuşan Kayseri Beşiktaşlilar Derneği Başkani bakin neler söylüyor: “ Hepimizin en büyük amaci Kayseri’de Beşiktaşimizi en iyi seviyelere çikarmaktir” ilk bakişta gayet doğal gibi görünen bu sözleri sarfeden kişi Kayseri Erciyesspor’un da ikinci başkanliğini yaptiğini öğrenince futbolumuzun ne kadar büyük bir facia yaşamakta olduğunu anliyoruz. Bu sözlere hiçbir Kayseri Erciyesspor taraftari ya da bir Kayserili dostumuz tepki göstermedi. İşin asil aci tarafi da budur...
Bir diğer örneği de geçtiğimiz günlerde yaşadik. Antalyaspor’un yeni teknik direktörü mehmet Özdilek (Şifo Mehmet) gazetecilerle yaptiği söyleşide şu sözleri sarfediyor: “En büyük hedefim Beşiktaş’ta yönetici ya da teknik direktör olarak hizmet vermektir” Peki ya Antalyaspor!? Sayin Şifo siz neden Antalyaspor’dasiniz!? Antalyaspor’u hedefinize ulaşmak için bir basamak olarak mi görüyorsunuz!? Antalyaspor - BJK maçinda Antalyaspor yenildiği vakit insanlar ne düşünecekler!? Neden koskoca Antalyaspor camiasini böylesine bir töhmet altina sokarsin!? Bu sorularin cevaplarini alamayiz çünkü hiçbir Antalyaspor taraftari bu sorulari kendisine sormadi!!!!
Değerli dostlar;
Biz Eskişehirspor taraftarlari olarak bu uğurda var gücümüzle çalişmaya devam edeceğiz. Amacimiz Eskişehirspor’a karşi yapilan haksizliklari protesto etmek değil BOZUK DÜZEN’e karşi bir isyandir. Bu isyanda sizleri yani ANADOLU TAKIMLARI’nin saygideğer taraftarlarini da görmek istiyoruz. Sizleri 11 Ocak 2009 tarihinde tüm kentlerde Bozuk Düzen’e karşi çikmak üzere “BEYAZ KARANFİL - BEYAZ SAYFA” sloganiyla eş zamanli eylemlyer yapmaya davet ediyoruz.
YAŞASIN ANADOLU FUTBOLU’NUN YENİDEN ŞAHLANIŞI..!!!
Üye No : 1883
Yorumları: 112
Konuları: 1
Kayıt Tarihi: 22.04.2008
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
neden bizim forumda bu konu hakkinda hiç bir görüş yada yorum yapilmadi. konu ekleneli neredeyse 8 gün olmuşş..
Üye No : 355
Yorumları: 3,209
Konuları: 310
Kayıt Tarihi: 31.08.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
güzel bir düsünce umarim tüm anadolu sevdalilari es es lilerin attigi bu adimin arkasinda olurlar
[SIGPIC][/SIGPIC]
C* Devlet, Millet, Bayrak Uðruna Topraða Düþen ÞEHÝTLERÝMÝZ ÞEREFÝMÝZDÝR C*
Üye No : 443
Yorumları: 204
Konuları: 0
Kayıt Tarihi: 04.09.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
SADECE KAYSERİSPOR ANLAYAN ANLADIIII
[>lAPALI >lALE] Kalbi Atan Herkese GÝDER
Üye No : 1092
Yorumları: 1,379
Konuları: 3
Kayıt Tarihi: 30.08.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
es es li güzel konu açmiş ama bazi sitelerde görüyok es es lilerin KAYSERİ hakkinda yazilarini yorumlarini
tutturmuşlar 061626 diye KAYSERİ hakkinda nasil yorum yaptiklarini biliyonuz mu
bizim tek kardeş takimimiz var es es liler ve diger anadolu kulüpleri anlasinlar
O DA ERCİYESSPOR başka kardeş takimimiz yok ne sivas ne es es ne bursa ne ankaragücü
[SIGPIC][/SIGPIC]
Üye No : 558
Yorumları: 35
Konuları: 2
Kayıt Tarihi: 13.09.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
Nedense futbolseverlerimizin büyük çoğunluğu,doğup büyüdükleri veya bir ömür boyu yaşadiklari kentin takiminin dişinda üçüzlerden birine sevdalidir.Hatta ve hatta kendi kentlerinin takimi,taraftari olduğu üçüzlerden birisi ile karşilaştiğinda,sirt çevirirler kendi kentlerinin takimlarina.
Durum öyle bir hal almiştir ki bir kişi üçüzlerin dişinda bir takim tuttuğunu söylediğinde,israrla 'gerçeği' söylemesi istenir ve üçüzlerden hangisini tuttuğu öğrenilmek istenir.
Genel olarak Anadolu şehirlerinde kendi takimlarinin taraftar sayilarinin az olma sorunu çözülemiyor,sorunun özü ise Şehrinde kendi takimindan fazla üçüzlerin 'taraftar'i olmasi.
Kendi şehrinde hiç kimsede örneğin Ankara'liyi kendi şehrinin takimini tutmadiği için de suçlayamiyor,çünkü Ülkemizde azinlik olmak zor.Takiminin 34 maçinin 28'ini ertesi gün işe ve okuluna erken kalkip gideceği bilinirken gecenin 1'inde hem de adil olmasi gereken devletin kanalinda 3 dakikalik özetlerle kisitli kamera açilarindan izlettirilerek insanlar uyutuluyorsa.
İşyerinde,okulda,mahallede bütün arkadaşlariniz üçüzlerin taraftari ve onlarin futbolcusuna hayranlik duymakta ise hatta bu insanlardan kendi aile bireyleriniz içerisinde bile onlara hayranlik duymakta olani var ise,insanlari kendi şehir takiminin taraftari yapmak zor.
Bu adaletsiz ortamda.Bir kent takimi eğer o kentliler tarafindan sahiplenilmiyorsa, o kentliler, kulüplerini ikinci, üçüncü siralara koyuyorsa, o kentin büyük değeri de sessiz sedasiz alt liglere düşer kaybolur gider, birkaç ciliz ses dişinda kimseden de tepki de gelmez.
Büyük küçük demeden soru yöneltseniz bulunduğunuz kentteki insanlara hangi takimi tutuyorsunuz diye hemen hemen bir çoğu kendi kentinin takimini ikinci takim olarak tutuyorsa, hatta hiç tutmuyorsa,sahip çikmiyorsa kentine, bunun adi yalniz birakilmaktir, bunun adi ihanet değil de nedir ki?
Oynanan lig mücadelesinde gözü kulaği İstanbul da veya başka kentler de değil kendi şehrin de olmali. Örneğin Ankaraliyim derken büyük bir özgüvenle söyleyeceksiniz, ama sira şehrinizin takimina destek olmaya geldiğinde üçüzlerin maçlari şehrinizin takimindan önemli olacak.
Ankarali olmayi önemseyecek şehrinizin takimina destek olmayi göz ardi edeceksiniz! Arka plana atacaksiniz!
İstanbul kulüplerinin O kendine has işiltili dünyasin da olmak uğruna kent takiminiza sirtinizi dönecek,kendinizi o akintiya kaptirip gidecek,takiminizdan bir haber olmayacaksiniz.
Kentinizin insanlari otobüsle, trenle veya uçakla üçüzlerin maçi için o takimin formasini giyecek, o takimin şehrine gidecek.Kentinizin takiminin maçini önemseyip ne radyo'dan, ne televizyon'dan, ne gazete'den, ne de statin'dan takip etmiyeceksiniz. Sorduklarin da Ankara'yi çok seviyorum,buradan başka yaşayabileceğim şehir de düşünemiyorum diyeceksiniz "ne kadar anti-dürüstlük" ,Ankara'yi, Ankara'lilar düşünmezse kim düşünür ki? Bunun adi riyakarlik değil de nedir?
Halbuki kent bilincinde sorumluluğunda olup kendi şehrimizin takimini desteklersek, şehre bir hareketlilik gelir. Günü birlik de olsa ekonomik hareketlilik gelir, canli karşilikli tezahüratlar, karşilikli şarkilar kisaca maç öncesinde, maç içinde ve sonrasinda çeşitli gösteriler,eğlenceler, paylaşimlar, maçlara ayri bir zevk katar, keyifle geçen dolu dolu haz alinan bir ortam. Bu eğlenceden bu güzellikten bu karnaval coşkusundan niye kendimizi ve şehrimizi mahrum birakalim ki?
Şehriniz de maç olmasini istemiyormusunuz?
Şehrinize yerli, yabanci rakip takimlarin gelmesine vesile olarak, şehrinizi tanitmak, güzelliklerini göstermek istemiyormusunuz? Ya şehriniz de festival yapacaksiniz, ya şehriniz de konser düzenleyeceksiniz, ya bir etkinlik, ya da bir maç, bunlardan biri olacak ki insanlar sizin şehrinize gelsin, sizi tanisin,şehrinizin ekonomisine katgisi olsun ve de kendi memleketlerine döndüklerin de yaşadiklarini anlatsin. Böylece seni tüm dünya tanisin. Senin şehrin için yapacağin en büyük iş ve çikiş yolun bu, en büyük reklamin bu.
Kendi kentinize yeğlediğiniz O medyasi lobileri araciliğiyla kandirildiğiniz şehir görüyorsunuz yarim asirdir olduğu gibi bu sezonda istisnanin dişinda yine yurt dişindan fiyasko ile döndüler, bu iş böyle ne ekiyorsan onu biçiyorsun. kazançlari ise her sezon olduğu gibi bu sezonda eğlencelerine devam ederek kendi kentlerinin reklamini yapmak ve kendi kent ekonomisine kazandirmak oldu,amaçlari da bu zaten tek dertleri pastayi Anadolu'ya kaptirmamak,paylaşmamak zaten başari ile de 50 yildir bu işi iyi hallediyorlar bazen üç kağitçiyi,emek hirsizini da tebrik etmek gerekiyor başarisindan dolayi.
Ya vicdan,ahlak,emek kazanacak ya da her zaman kazananlar kazanacak. 'Futbol',spor ahlakini ve 'başkalarinin acisina bakma'yi adil olmayi,paylaşmayi,hakkaniyeti,dürüstlüğü,dostluğu, dayanişmayi üçüzlere hala öğretemediyse,bunlara başka da hiç bir şey öğretemez...
Bunlarin adam olacaği yok yarişta olmamasi gereken faktörlerin devreye girmesi için çaba sarfetmelere devam etsinler yurt içinde himayelerindeki lobilerin etkisiyle federasyona ve MHK'ya baski yaparak o tenekeleri almaya devam etsinler her sezon ayni filmi biz izlemekten biktik bunlar hala bikmadi.
Ülke futboluna rekabetin gelmesini istememekteler,e ne yapalim bizlerde önümüzde ki sezon bunlarin yine Avrupa maceralarinda ki rezil hallerini şimdiden görüyor gibiyiz,borazanci medyanin yalan yanliş yönlendirme vesilesi pembe dizisi hayalleri o rüyaya yatan acinasi insanlarimiza yazik ne diyelim,çünkü 50 yildir ayni ninnilerle uyumaktalar.
Şehrine sahip çikmayanlar,başka şehirlerin takimini tutmaya devam edin,şehrinizin hakkini vermeyin,ne yapacaksiniz kendi sevdanizi. Kendinizi başkalarinin sevdalari ile avutarak paparazzi proğramlarinda makenlerin aşk sevdalarini izlemeye devam edin en iyisi siz.
İşin en kolayi güce ve paraya tapma,güçlünün yaninda olma,ne yazik ki toplumumuz da bir hayli yaygin.
Ne zaman ki üçüzlerin dişinda bir takim şampiyon olacak, o zaman bu tablo değişecek. Ne zaman ki Anadolu'nun bir kalesi bizansin o kapisini kiracak,işte o zaman diğerleri de nasil olsa onun peşinden gidecek o kapidan içeri girecektir kesin.
Endüstriyelleşen futbolumuz koşullarinda bu belki şimdilik bir ideal bir umut bir ütopya. Ama bunlar değil midir insani ayakta tutan bizlere yaşam kaynaği olan.
Bizleri burada bir yerlere getiren ise değerlerimize verdiğimiz önem ve düşüncelerimiz.Burada bu düşüncede kalici olmamizi sağlayan ise karakterimizdir... Esen kalin.
Üye No : 2732
Yorumları: 95
Konuları: 1
Kayıt Tarihi: 27.02.2009
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
sadece kayserispor anadolu hikayeeeee yazi coq uzun okumadim
[>lAPALI >lALE] Kalbi Atan Herkese GÝDER
Üye No : 558
Yorumları: 35
Konuları: 2
Kayıt Tarihi: 13.09.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
Bu güzel yaziyi sizlerle paylaşmak istedim. Sonuna kadar sabirla okuyun arkadaslar.
Her takim, kendi taraftari için büyüktür...
İngiltere liglerinde geçtiğimiz hafta oynanan maçlarin izlenme oranlarina göz atiyorum. Premier ligde Manchester City’nin, Portsmouth’u alti golle geçtiği maçta, taraftar sayisi 40,238. Kuzey Londra’nin White Hart Lane stadinda, Tottenham’in Wigan Athletic’i ağirladiği maçta tribünlerde 35,808, ülkenin kuzeyinde, Sunderland’in Middlesbrough’yu iki golle geçtiği maçta 38,388.taraftar.
Alt liglerde de durum pek farkli değil;
Premier’in bir alt ligi Championship’de, Norwich’in Carrow Road stadinda, ev sahibi takimin Sheffield United ile oynadiği maçi izleyenlerin sayisi 24,175. Geçen sezon Premier ligden düşen Derby County ile Cardiff City mücadelesinde 28,007.
Bir alt ligde, League One’da (üçüncü lig), Millwall - Cheltenham maçinda 8009 taraftar.
Yukarda saydiğim takimlarin ortak özellikleri, Türk’ün tanimiyla, ‘Küçük takim’ olmalari. Hiç şampiyon olamamiş, Şampiyonlar ligine katilamamiş, formasina üç beş yildiz takamamiş, vs vs.
Oysa ikinci ligde oynayan Leeds United’in kombine biletli taraftar sayisi, Beşiktaş ve Galatasaray’in toplamindan daha fazla. Üstelik mazisi de üçünden de eski. İşler kötüye gidince, İstanbullularin tribünlerin nasil boşaldiğini daha önceleri izledik, peki ya Leeds’in durumunda olsalar, tribün manzaralari nasil olurdu acaba?
Ikinci ligde mücadele eden Derby County’nin kombine biletli taraftar sayisi 23,500. Ipswich Town’nun 15,000, Wolverhampton Wanderers’in 17,000.
Oysa bizde taraftarlik, televizyon ekranlari karşisinda. O yüzden, birinin 25 milyon, diğerinin bilmem kaç milyon taraftari, garip durum dişardan bakinca...
***
‘Üç Büyükler’ yalani,i Türk futbolunun kronik hastaliği. Türk’ün Türk’e propagandasi. Peki onlar ‘büyük’ ise diğerleri ne oluyor merak ederim. Sonu ta en başindan belli kötü bir filmin ucuz figüranlari mi yoksa?
Leblebi, çekirdeki mi, zengin sofrasinin çerezleri mi yoksa ?
Olsalar da olur, olmasalarda mi yoksa ?
Üç Büyükler!. Bu nasil büyüklükse. Çok eskiden beri Avrupa sahalarinda yaşanan hüsranlari düşününce. Oysa büyük dediğin, büyük olmali büyükler arenasinda. Arsenal’in, Emirates stadinda maç başina geliri 3 milyon Sterlin civarinda, kombine biletli taraftar sayisi 40,000, kombine için bekleme sirasi ortalama sekiz sene. Manchester United’in 56,000. Barcelona’nin kombine biletli taraftar sayisi 90,000.
Ve gerçek büyüklerin başarilari ortada.
Ya bizim büyükler! Mesela Beşiktaş, büyüklüğü, dünya futbolunun neresindedir ki? Hatirlayin, geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Liginde. Liverpool’un Anfield stadinda. Kop tribününden yükselen (Can We Play You Every Week!) ‘Her Hafta Sizinle Oynayabilir miyiz” tezahürati hala kulaklarimda. Avrupa arenalarinda en ufak başarisi olmayan bir takimin, büyüklüğüne bizden başka kimsenin inanmadiği gerçeği bir kez daha.
Üç Büyükler! Şampiyonlar Ligi tarihinde, gurup maçlarinda sifir puan çekerek ilginç bir rekora imza atan Fenerbahçe. Her sezon har vurup harman savurduğu onca paraya rağmen, tarihinde yalniz bir kez, o da geçen sezon Şampiyonlar Ligi gurubundan çikmayi başarabilmiş. Bütçe olarak ülke takimlarinin hayli üstünde, ama ya sportif başari. Ne UEFA’da ne Şampiyonlar liginde.
Ve gelelim geçen sezonun şampiyonuna. 165 milyon Dolar borcu ile ülkenin en üst liginde mücadele etmesine izin verilen, kendi liginde Şampiyon olduğu halde ön eleme oynamiş, üstelik pek vasat bir takima elenmiş Galatasaray. Bir kez UEFA Kupasini kazanmiş, ama sonrasinda Avrupa arenalarinda hüsranlarda. Hala eli yüzü düzgün bir stadi bile olmayan, üstelik borç batağinda.
Sari Kirmizili takim İngiltere liginde oynasaydi, eksi kaç puanda başlardi acaba. 1904 senesinde kurulmuş, mazisi üç İstanbullu’dan eski günümuzde League One’da mücadele eden ve mali butçesinde ki açik yüzünden küme düştüğü sezon 10, bir sonraki sezon 15 puani silinen Leeds United taraftarlarina sormak gerekir sanirim bu soruyu.
Ve tabi, 2008-2009 sezonunun başinda, yine borç yüzünden 30 puani silinen Luton Town’u unutmadan.
***
İlginç bir istatistik, rekabet yoksunu ligimize dair. Türkcell Süper Lig’de bu sezon Anadolu takimlari üç İstanbul takimi ile oynadiklari karşilaşmalarda maci 11 kişi tamamlamayi başarmakta zorlandiklari gerçeği. İstanbul takimlarinin bu sezon yaptiği ilk 12 maçta, rakip takimlardan 8 futbolcu kirmizi kartla oyun dişi kalmiş olmasi. Oynanan 12 karşilaşmada sadece Fenerbahçeli futbolcu Volkan Demirel’in kirmizi kart görmesi. Şasirmamak gerek, Zira bizim futbolumuzda sistem çoğunluğun mutlu olmasi adina. Koskoca bir ülkeyi yalnizca bir şehirden ibaret sayinca, futbol denilen güzelim oyunu iki,. bilemedin üç takima endekslemek de kaçinilmaz oluyor nasilsa.
Üç kişilik paranoyak bir aşk masali Türk futbolu. Her sezon ayni teranenin içinde, ayni tek düzeliğin içinde yuvarlanip gittiğimiz. Ta en başindan sürekli ‘Üç Büyük’ yalani ile yoğrulan, tüm yaşamlarinda taraftari olduklari takimin stadini dünya gözü ile bir kez bile göremeyenlerin diyarinda.
Yenenin değil, yenilenin sürekli konuşulduğu bir lig bizim ligimiz. Futbol programlarinda sürekli sadece üç takimin tartişildiği. Sevimsiz ve adaletsiz. Yine çoğunluğun ilgisini çekme adina. O yüzden yense de yenilse de, hep baş köşede üç İstanbullu. Gazetelerin spor sayfalarinda, televizyon programlarinda. Haliyle neredeyse her doğan çocuk ‘İstanbullu’ güzel ve yalniz ülkemde.
Malum, çocuk ne görürse onunla büyür bu yaşamda..
Bilir misiniz, son yillarda İngiltere futbolunda dört takim zirve yarişini parsellemiş olsa da, son 25 senede 7 takim kaldirmiştir Şampiyonluk kupasini. Futbol liginin kurulmasindan bu yana ise 28 takim şampiyonluk yaşamiştir. İngiltere ikinci liginin (Championship) izlenme orani bizim ‘Kurşunlu’ Süper ligimize fark attiği da meselenin diğer bir boyutudur…
Turk futbolu, haksiz rekabet üzerine kurulu, ‘Üc Büyükler’ edebiyatinda eriyip gitmekte. Ama hangi büyük? Sahada oynanan futbolun kalitesi ortada. Har vurup harman savurduklari onca paraya rağmen Avrupa arenalarinda aldiklari sonuçlarda.
Filler tepişirken, karincalarin hep ezildiği bozuk düzen Türk futbolu. Adalet, eşitlik ve rekabetten yoksun, kurulduğundan beri yalnizca 4 şampiyon çikarabilmiş. Üçlü oligarşinin bir heyula misali üzerine çöktüğü.
Hemen her Avrupa macerasinda tepetaklak döndüğümüz.
Nacizane düşüncem, takimin küçüğü büyüğü olmadiğidir. Her takim, kendi taraftari için büyüktür. ‘Hangi takimi tutuyorsun?’ sorusuna verilecek cevap mutlaka üç takimdan biri olmamalidir. Futbolun beşiğini örnek almak gerekir. Ve diğer kaliteli ligleri.
Nihat Kahveci’nin forma giydiği Villareal, 49,045 (2007 sayimi) nüfuslu küçük bir kasabanin takimidir. Maçlarini 25,000 kapasiteli Madrigal stadinda oynar.
Ve yine hatirlatmakta yarar vardir;
‘Üç Büyükler’ edebiyati, Türk’ün Türk’e masalidir…
Yoksa siz hala inaniyor musunuz bu masala?
Ziya ADNAN
Üye No : 67
Yorumları: 256
Konuları: 3
Kayıt Tarihi: 30.08.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
Uni.İnfaz yazdı:SADECE KAYSERİSPOR ANLAYAN ANLADIIII
:ksjpeg::GOOL:
Üye No : 558
Yorumları: 35
Konuları: 2
Kayıt Tarihi: 13.09.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
ZEKİ ÇOL
Taraftar uyuma, takimina sahip çik
Azerbaycan ile Kayseri'de oynadiğimiz milli maçin sonrasi, kaldiğim otelin "roof"una çiktim. Üç genç işadamiyla taniştim. Üçü de Kayserili ve üçü de Beşiktaşli. Tesadüf bu ya... Daha önce, Galatasaray'in Bordeaux ile İstanbul'da karşilaştiği maçin oynandiği akşam da yine Kayseri'de ve yine ayni oteldeydim.
Salonda, TV ekraninin karşisinda yaklaşik 100 kişilik bir grup. Galatasaray gol attiğinda, inanin sanki Ali Sami Yen'deymişçesine bir taraftar coşkusunu yaşamiştim. Orada taniştiğim bir avukata da üç genç işadamiyla sohbetteki soruyu sordum:
Kayserilisiniz... Kayseri'de yaşiyorsunuz... Ama Kayserispor'u değil de başka takimlari tutuyorsunuz. Peki, en azindan Kayserispor'un maçlarina gidiyor musunuz?
"Arada bir" cevaplari beni fazla şaşirtmadi.
Zira benzer tablolarla, yillar boyu ülkenin dört bir yaninda maç izlerken de karşilaşmiştim.
Geçtiğimiz ay sonu, bilyoner.com'un 1 milyon kişiyle yapildiği belirtilen anket sonuçlarini okuduğumda, önce Kayseri'de yaşadiklarimi animsadim.
Kimilerine göre gerçeği yansitmadiği iddia edilen o anket, ülke genelinde üç büyüklerin taraftar oraninin yüzde 88 olduğunu vurguluyordu. Galatasaray'in yüzde 35'le başi çektiğini, Fenerbahçe'nin yüzde 33'le onu izlediğini, Beşiktaş'in yüzde 20'lerde gezindiğini, Trabzonspor'un taraftar oraninin yüzde 4 olduğunu, diğer kulüplerin toplam taraftar sayisi içerisinde sadece yüzde 8'lik bir payi bulunduğunu.
Açikçasi hiç yadirgamadim.
Futboldaki rekabet, lig kurulduğundan beri bir kisir döngü içererek sürüp gidiyor bu ülkede. Şampiyonluklar 4 kulübün tekelinde. Daha doğrusu tekelindeydi. Trabzonspor çeyrek asirdir, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş üçlüsünün arasina giremiyor. Bu tekel, kolay kolay kirilacağa da benzemiyor. Çünkü üç büyükle diğerleri arasinda, hele şimdilerde aşilmasi çok zor bir uçurum var. Kamuoyu ilgisi, medya ilgisi, yaptirim gücü, bilinirlik, taninirlik, ticari ve ekonomik güç, devlet kademesindeki etkinlik, akliniza ne geliyorsa sistem kiyaslanmayacak boyutta üç büyük lehine işliyor. Taa yillar öncesinden, yarim asri aşan bir zaman diliminin ötesinden başlayarak bu gücü oluşturan en etkin faktör, şimdilerde bizzat büyüklerin boy hedefi haline gelen basin.
Bu ülkenin dün olduğu gibi bugün de medya başkenti İstanbul. On yillar öncesinden başlayan üç büyük destekçiliğinin bugün vardiği nokta ise Anadolu'nun aidiyet duygusunu yitirişi.
Ligin oynanacaği 12 kentin, Trabzon dişinda ve 8'inde -Antalya, Bursa, Denizli, Diyarbakir, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Manisa-Galatasaray, 3'ünde - Ankara, İstanbul, Sivas-Fenerbahçe'nin daha fazla taraftara sahip olmasi, bunun bir ölçüde göstergesi.
İstanbul ve Trabzon'u saymazsak, o kentlerden Diyarbakir, Eskişehir ve Sivas dişinda kalanlarin hiçbiri, taraftar siralamasinda üç büyüklerin arasina bile giremiyor.
Adanalinin, Antalyalinin, Balikesirlinin, Erzurumlunun, Erzincanlinin, Giresunlunun, Karabüklünün, Kayserilinin, Malatyalinin, Ordulunun, Rizelinin, Siirtlinin yüreği önce kendi takimi için atmazsa, Türkiye'de futbol nasil kentsel aidiyet duygusuyla buluşacak? Kalici başarilar, taraftar desteğiyle bütünleşip nasil sağlanacak? ekonomik büyüme, ticari gelir nasil artacak? Güçlü lobiler nasil oluşacak ve kulüpler nasil ayakta duracak?
Futbolun vazgeçilmez değerlerinden biri tabii ki taraftar. Ve taraftarlik olgusu, taa yolun başindaki basin dayatmalariyla bu ülkede yanliş yerleşmiş durumda. Hiçbir Bati ülkesinde böylesine bir garabet yok. Orada insanlar, öncelikli ve ağirlikli olarak kendi kentinin takiminin taraftari.
Oysa bizde ya Galatasaray ya Fenerbahçe ya da Beşiktaş'in.
Büyükle, güçlüyle, hükmedenle anilmak, aslinda bizim milletçe de karakteristik özelliklerimizden biri.
"Yönetim uyuma, taraftara sahip çik" sloganlariyla en ufak bir sorunda siklikla karşilaştiğimiz bir ülkede yaşiyoruz. Fakat nedense, "taraftar uyuma, kentinin takimina sahip çik" diyecek bir yapilanmaya gitmeyi ise beceremiyoruz.
Futbolda çok yönlü kalkinmanin yollarindan birinin, bizdekinin aksine aidiyet duygusunun oluşmasindan geçtiğini de galiba pek bilmiyoruz.
Nereye gidiyoruz?
FArtik o devirler çoktan geride kaldi. Tesis yetersizliğinden söz ettiğimiz, malzeme bulmakta güçlük çektiğimiz, antrenörsüzlükten kivrandiğimiz, parasizliktan yakindiğimiz dünlerle vedalaşali çok oldu.
Şimdi, geçmişle kiyaslanmayacak olanaklarin sahibiyiz. Ama ve ne yazik ki, o yokluk günlerinde yakaladiğimiz başarilarin dahi gerisindeyiz.
Üstelik yerlisini beğenmediğimizde yabanci antrenörü göreve getirecek, kendi çocuklarimizin performansini yetersiz bulunca devşirmelere milli takim formasini giydirecek bir sürece de girmemize karşin.
Son olimpiyati animsayin... Dökülmüştük!
Son Akdeniz Oyunlari'na göz atin... Hüsranla döndük!
Birileri çikip, 20 altin, 19 gümüş, 26 bronz madalyayi "başari" diye yutturmaya kalkabilir.
İnanmayin.
Bu, Türkiye'nin Akdeniz Oyunlari tarihinde aldiği en başarisiz sonuçlardan biridir. Aksini düşünenlere, önce şu tablodan söz edelim:
Türkiye 1951'de Misir'dan 1,65, 1953'te İspanya'dan 3, 1959'da Lübnan'dan 4, 1967'de Tunus'tan 5, 1971'de İzmir'den 4,86, 1975'te Cezayir'den 4,81, 1987'de Suriye'den 4,9, 1991'de İtalya'dan 4,07, 2001'de Tunus'tan 4,41, 2005'te İspanya'dan 4,17 yariştirdiği sporcuya karşilik 1 madalya kazanmişti! Pescara'da 5,26 sporcuya karşilik 1 madalya aldi!
Bu ortalamanin tarih boyunca daha kötüsü, 6,16 ile 1963 İtalya, 8,1 ile 1979 Yugoslavya, 6,09 ile 1983 Fas oyunlarinda yaşandi. Ve o devirlerdeki olanaklar, bu devirle kiyaslanmayacak ölçüde aşağilardaydi.
Pescara'ya tarihin en kalabalik ekibiyle gittik. 27 dalda 342 sporcuyla. 15 dalda kürsüye çiktik, 12 dalda bir bronz dahi kazanamadik. Hem de Akdeniz Oyunlari'nin 3. sinif bir organizasyon olmasina karşin!
Güreş, halter ve atletizm olmasa hüsranin ağababasini yaşayacaktik. Altin madalyalarin yüzde 80'i, tüm madalyalarin yüzde 58,4'ünü bu üç dalda aldik.
Denildi ki, genç bir kadroyla katildik.
Galiba olimpiyat, dünya, Avrupa şampiyonalarinda yariştirdiğimiz, kürsüde alkişladiğimiz sözgelimi Nurcan'i, Elvan'i ve daha nicelerini de o kategoride saydik! Arti; İtalya, Fransa, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerin de en az bizim kadar genç kadrolara deneyim kazandirmanin peşinde koştuklari gerçeğini iskaladik.
Şöyle bir dönüp de olimpiyat tarihimizi ve madalya alan sporcularimizi hatirlamaya çalişin. Güreş ve 1988 Seul Olimpiyatlari'ndan itibaren halter... Madalyalarimizin ezici çoğunluğu bu iki daldan. Ve bu iki dal, şimdilerde olimpiyatlarin en az ilgi gören sporlari. Tabii ki onlarin performanslarini saygiyla, takdirle karşiliyorum. Lâkin güreş ile halter yoksa uluslararasi arenada Türk sporu da yok! Haydi, son dönemlerde atletizmde yaşadiğimiz kipirdanmayi istisna tutalim. Peki, biz diğer dallarda ne yapiyoruz?
Sözgelimi 18 sporcuyla gittiğimiz yüzmede bir üçüncülük bile alamiyorsak... 10 sporcuyla katildiğimiz jimnastikte 1 bronzla avunuyorsak... Takim sporlarinda 1 şampiyonluk kazanamiyorsak... Biz nereye gidiyoruz? Aslinda temel soru da bu zaten... Türk sporu nereye gidiyor? Akdeniz Oyunlari'nda 1991'de Atina'da başlayan yükselme süreci, 2005 İspanya'dan itibaren hissedilir bir gerilemeye dönüştü. Katilimimizin daha az olduğu o dönemlerde, mesela 1991'de 23, 1993'te 34, 1997'de 28, 2001'de 33 altin madalya kazanmişken, bu sayi 2005 ve 2009'da 20'şerde kaldi. Son olimpiyatlarda 2004'te yine Atina'da sergilenen performans mumla arandi.
Bilmem bu veriler size bir şey ifade ediyor mu?
Bana çok şey ifade ediyor. Artik tesisimiz var... Malzememiz var... Antrenörümüz var... Paramiz var... "Gak" denince et, "guk" denince sütün esirgenmediği bir yeterliliğimiz var. Spor yapma çağinda 30 milyon gencimiz, yani bir türlü değerlendirmeyi beceremediğimiz devasa bir potansiyelimiz var.
Ama... Yöneticimiz yok!
Geçmişte var olan spor yöneticilerimizin yerinde şimdi yeller esiyor.
Ne yazik ki, Türk sporunun son dönemlerdeki en temel ve düşündürücü sorunu bu.
Kaynak/Zaman.com.tr
Üye No : 355
Yorumları: 3,209
Konuları: 310
Kayıt Tarihi: 31.08.2007
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
[SIGPIC][/SIGPIC]
C* Devlet, Millet, Bayrak Uðruna Topraða Düþen ÞEHÝTLERÝMÝZ ÞEREFÝMÝZDÝR C*
Üye No : 2815
Yorumları: 4,858
Konuları: 49
Kayıt Tarihi: 10.12.2009
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
Üye No : 2761
Yorumları: 622
Konuları: 0
Kayıt Tarihi: 16.04.2009
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
zeki colun yazisi guzel..malesef insanlari anlamak zor..geri zekali bunlar..en yakin arkadaslarimi bile ikna etmekte zorlaniyorum..ali sami yeni bile gormeden omru hayatinda galatasarayi tutuyor..geri zekali..yok hafiz benim kafa basmiyor bea
Üye No : 2815
Yorumları: 4,858
Konuları: 49
Kayıt Tarihi: 10.12.2009
Teşekkür Puanı:
0
Teşekkür Et: 0
0 gönderide 0 teşekkür aldı
|