23.01.2012, 19:42
Şota`ya Kayserispor`un potansiyelini anlatilmali!
Bundan 7-8 yil önceye dönersek,İstanbul deplasmanina “fark yemeyim alirsam 1 puan alayim” diye giden,diğer deplasmanlara “olursa ekstra olur” diye bakan,o zaman bile kendi sahasinda ki maçlarda oyuna hükmeden klasik bir Anadolu takimi vardi.
Ertuğrul Sağlam ve Süleyman Hurma‘nin gelmesiyle takim ve kulüpleşme adina bir atilim yapildi.
İstanbul’a baş kaldiran,içerde dişarda oynadiği futbolla herkesin beğenisini kazanan,ayni zamanda bunu tabelaya yansitan,Uğur Meleke’nin değimiyle Türkiye’nin Arsenal’i(ne İstanbul takimi ne klasik Anadolu takimi)olduk.
Bu sadece sözde kalmadi.Bu takim Uefa kupasina katildi.İnter toto kupasini kazandi.Türkiye Kupasi’ni kazandi.
Yeni stadina geçti ve her futbocunun gelmek istediği bir kulüp oldu.
Ancak sayin hocamiz Şota Arveladze heralde bunlarin farkinda değil.
Şota heralde Türkiye ligini kendi oynadiği yillarda ki gibi,Kayserispor‘u da o yillarda ki gibi bir takim zannediyor.
O yillarda Kayserispor’a içerde dişarda fark atmak için çikan İstanbul takimlarinin artik içerde dişarda Kayserispor diyince önlem alarak oynadiğinin farkinda değil.
Kayserispor’un 7-8 yilda geldiği noktadan kulüpleşme adina olmasada malesef saha içinde futbol olarak eskiye dönme eğilimindeyiz.
İçerde dişarda ürkek,ne yaptiği belli olmayan,mağlubiyeti kabullenmiş,vurdum duymaz,her hafta gelecek haftaya bakan siradan bir takim havasina giriyoruz.
Malesef sonuncu takima kendi sahamizda oynarken bile 4-5-1 sisteminde,pas yaparak 90 dakikayi tamamlamaya çalişan,atarsak bir tane kazaniriz havasinda oynuyoruz.
Alinan mağlubiyetlerde taraftari en çok üzen skorlardan ziyade korkak,kabullenmiş ve ruhsuz oyun.
Birisi Şota’ya Kayserispor’un geldiği noktayi kesinlikle anlatmali.
Takim tamem genç olsa bile koşan,mücadele eden,son dakikaya kadar kazanmak isteyen,yenilse bile taraftarinin alkişini alan bir takim görmek arzu ediliyor.
Sempatikliği ve insanliğiyla gönlümüzü kazanan Şota’ya takimi idaresi anlaminda taraftardan bir çok eleştiri bize kadar geliyor.
Bunlardan bazilarini sormak istiyorum.
Takim neden korkak,ürkek,yenilğiyi kabullenmiş ve ruhsuz oynuyor?
Sezon başindan bu yana fazla sakatlik olmamasina rağmen neden iki maç üst üste ayni ilk 11 sahaya çikmadi?
Takim önde de olsa mağlup de olsa müdahale etmek için her maç neden son dakikalari bekliyor?
Takim önde yada geride de olsa neden 3.oyuncu değişiklik hakkini aylardir israrla kullanmiyor?
Geldiğinden bu yana takima bir katki sağlamadiği gibi,adeta takimi sahada eksik oynuyor durumuna sokan TROİSİ israri niye?
Haftalardir kadroya giremeyen,hatta kenarda istip isitip 3.oyuncu değişiklik hakkini dahi kullanmayip soyunma odasina gönderilen,geçen yillarin adindan söz edilen ismi FURKAN ne olduda Fenerbahçe maçinda 11′de başladi?
Troisi,Nadir,Sefa gibi oyuncular defalarca şans bulup istenileni verememesine rağmen,Kujoviç 20 maçtir toplam kaç dakika şans bulmuştur?
Süleymanou,Volkan Babacan,Gökhan,Navarro bu kalecilerin hepsi geri pas hatasindan gol yedi.Peki bu kaleciler mi suçlu yoksa israrla kaleciye oynatan sistem mi?
Takimda tecrübesiz,genç,yetersiz oyuncular olabilir.Ancak takimin sahada isteksiz,basmayan,maç bitsede gitsek havasinda olmasinin nedeni nedir?
Bu sorularin cevaplarini bizlere vermese bile kendi kendine sorup cevaplamasinda fayda var.
Bu oynanan futboldan ve skorlardan kimsenin memnun olmadiğini ve söylediklerimizin çoğunuda herkesin gördüğü aşikardir.Artik bu gidişe birdur denmelidir.
Taraftar olarak bizler tabiki eleştirebilir,yanlişlari söyleyebiliriz.
Sonuç olarak taraftarlik iyi günde kötü günde yapilir.Bir kaç transferle eskisinden daha iyi de oluruz.Tabiki bazi yukardaki şeylerin değişmesi gerekli.
İyi günde kötü günde taraftarsak biz içerde ki ilk maç olan BJK maçinda takimimiza sahip çikmaliyiz.
Biz de kendi görevimizi tam yapalim ki,görevini yapmayanlara laf söyleme hakkimiz olsun.
SADIK DARICI
Bundan 7-8 yil önceye dönersek,İstanbul deplasmanina “fark yemeyim alirsam 1 puan alayim” diye giden,diğer deplasmanlara “olursa ekstra olur” diye bakan,o zaman bile kendi sahasinda ki maçlarda oyuna hükmeden klasik bir Anadolu takimi vardi.
Ertuğrul Sağlam ve Süleyman Hurma‘nin gelmesiyle takim ve kulüpleşme adina bir atilim yapildi.
İstanbul’a baş kaldiran,içerde dişarda oynadiği futbolla herkesin beğenisini kazanan,ayni zamanda bunu tabelaya yansitan,Uğur Meleke’nin değimiyle Türkiye’nin Arsenal’i(ne İstanbul takimi ne klasik Anadolu takimi)olduk.
Bu sadece sözde kalmadi.Bu takim Uefa kupasina katildi.İnter toto kupasini kazandi.Türkiye Kupasi’ni kazandi.
Yeni stadina geçti ve her futbocunun gelmek istediği bir kulüp oldu.
Ancak sayin hocamiz Şota Arveladze heralde bunlarin farkinda değil.
Şota heralde Türkiye ligini kendi oynadiği yillarda ki gibi,Kayserispor‘u da o yillarda ki gibi bir takim zannediyor.
O yillarda Kayserispor’a içerde dişarda fark atmak için çikan İstanbul takimlarinin artik içerde dişarda Kayserispor diyince önlem alarak oynadiğinin farkinda değil.
Kayserispor’un 7-8 yilda geldiği noktadan kulüpleşme adina olmasada malesef saha içinde futbol olarak eskiye dönme eğilimindeyiz.
İçerde dişarda ürkek,ne yaptiği belli olmayan,mağlubiyeti kabullenmiş,vurdum duymaz,her hafta gelecek haftaya bakan siradan bir takim havasina giriyoruz.
Malesef sonuncu takima kendi sahamizda oynarken bile 4-5-1 sisteminde,pas yaparak 90 dakikayi tamamlamaya çalişan,atarsak bir tane kazaniriz havasinda oynuyoruz.
Alinan mağlubiyetlerde taraftari en çok üzen skorlardan ziyade korkak,kabullenmiş ve ruhsuz oyun.
Birisi Şota’ya Kayserispor’un geldiği noktayi kesinlikle anlatmali.
Takim tamem genç olsa bile koşan,mücadele eden,son dakikaya kadar kazanmak isteyen,yenilse bile taraftarinin alkişini alan bir takim görmek arzu ediliyor.
Sempatikliği ve insanliğiyla gönlümüzü kazanan Şota’ya takimi idaresi anlaminda taraftardan bir çok eleştiri bize kadar geliyor.
Bunlardan bazilarini sormak istiyorum.
Takim neden korkak,ürkek,yenilğiyi kabullenmiş ve ruhsuz oynuyor?
Sezon başindan bu yana fazla sakatlik olmamasina rağmen neden iki maç üst üste ayni ilk 11 sahaya çikmadi?
Takim önde de olsa mağlup de olsa müdahale etmek için her maç neden son dakikalari bekliyor?
Takim önde yada geride de olsa neden 3.oyuncu değişiklik hakkini aylardir israrla kullanmiyor?
Geldiğinden bu yana takima bir katki sağlamadiği gibi,adeta takimi sahada eksik oynuyor durumuna sokan TROİSİ israri niye?
Haftalardir kadroya giremeyen,hatta kenarda istip isitip 3.oyuncu değişiklik hakkini dahi kullanmayip soyunma odasina gönderilen,geçen yillarin adindan söz edilen ismi FURKAN ne olduda Fenerbahçe maçinda 11′de başladi?
Troisi,Nadir,Sefa gibi oyuncular defalarca şans bulup istenileni verememesine rağmen,Kujoviç 20 maçtir toplam kaç dakika şans bulmuştur?
Süleymanou,Volkan Babacan,Gökhan,Navarro bu kalecilerin hepsi geri pas hatasindan gol yedi.Peki bu kaleciler mi suçlu yoksa israrla kaleciye oynatan sistem mi?
Takimda tecrübesiz,genç,yetersiz oyuncular olabilir.Ancak takimin sahada isteksiz,basmayan,maç bitsede gitsek havasinda olmasinin nedeni nedir?
Bu sorularin cevaplarini bizlere vermese bile kendi kendine sorup cevaplamasinda fayda var.
Bu oynanan futboldan ve skorlardan kimsenin memnun olmadiğini ve söylediklerimizin çoğunuda herkesin gördüğü aşikardir.Artik bu gidişe birdur denmelidir.
Taraftar olarak bizler tabiki eleştirebilir,yanlişlari söyleyebiliriz.
Sonuç olarak taraftarlik iyi günde kötü günde yapilir.Bir kaç transferle eskisinden daha iyi de oluruz.Tabiki bazi yukardaki şeylerin değişmesi gerekli.
İyi günde kötü günde taraftarsak biz içerde ki ilk maç olan BJK maçinda takimimiza sahip çikmaliyiz.
Biz de kendi görevimizi tam yapalim ki,görevini yapmayanlara laf söyleme hakkimiz olsun.
SADIK DARICI