05.10.2008, 15:10
(Son Düzenleme: 05.10.2008, 15:16, Düzenleyen: Ayhan AYDIN.)
Bir Zamanlar Taraftar Olmak
Ayhan Baynal tarafindan yayinlanmiştir 5. Ekim 2008 14:55 Siz hiç maçta ekmek arasi çaman (Çemen) ekmek yedinizi mi?
Evet ben yetmişli yillarda çok yedim.
Yaşi 40 ve üzerindekiler benim ne demek istediğimi anlamişlardir.
Şimde şemşamerçi tribünü yada çekirdekçi taraftar değiniz taraftarlar bir zamanlar "Çaman Ekmek" taraftari idi.
Evet 70 li yillari anlatmakta fayda var.
Hele birde o tarihlerde 10-15 yaşnda isen.
Maça gitmek için hemen paralar bir araya getirilip bilet gişesine gidilirdi.
“Abi 2 kişi bir bilet olur mu?” sorusunu sorar ve içeri girmenin yollarini arardik.
Tabi maçlarin durumuna göre sabah 08:00 ‘de yollara düşer. Kayseri Atatürk Stadina gelmemiz ve bilet kuyruğuna girmemiz gerekirdi.
Birde maç akşama doğru 16:00’da ise vay halimize.
Aylardan birde sezon başi yada sonu ise yandiniz demektir.
Akşama kadar güneş altinda kipkirmizi olursunuz.
Tabi maç başlayana kadar tüm gazeteler okunur. Hatta artik gazete değiş tokuşlar başlar ve nihayet oda bittimi geçen haftadan statda kalan gazetelere dalinirdi. En sonunda ise Şapka haline getirilirdi.
Tabi bu şapka olayi da biraz farkli idi. Her kes bu şapkayi güzel yapamazdi. Yapanlardan yardim istenirdi.
Hele birde deplasmandan taraftar geldi mi varmayin keyfimize. Maç başlayana kadar karşilikli tezahürat ve küfürlerin arkasi kesilmezdi.
Amigomuz ise “Killi Bekir” Allah Rahmet eylesin. Yine Allah Rahmet Eylesin “Elifoğlu” yapardi.
Elifoğlu Kapali tribünün üzerine çikar eğilerek bir selam verirdi.
Amigomuz en sonunda sahanin içine girer ve orta sahaya gelir ve tek tek tüm tribünleri eğilerek selamlardi. En son olarak ta Rakip takimin tribünlerini selamlardi.
Rakip takimin az taraftari varsa bugünkü misafir takimin yerinde. Çok ise Erciyes kale arkasi aynen bugünkü gibi verilirdi.
Amigomuz Ellerini havaya kaldirir ve 3-4 meşhur tezahüratimizi yaptirmaya başlardi.
Önce bir “Hey Allah” çektirir. Sonra “Üçlü alkiş” yaptirirdi. “Hindi baba” ile bitirirdi. Bu aşaği yukari maç başlayana kadar devam ederdi.
Ne hikmetse maç başladiğinda ses kesilir ve kimsede bağiracak bir hal kalmazdi. Maçtan saatler önce stadyumda olan taraftarlarda ne ses kalmiştir nede sicaktan derman.
Stadimiz öyle büyük filan değildi. 12 bin kişilikti. Yani erken gelen iyi yere otururdu.
Önce rakip takim çikardi. Rakibimizden puan almişsa alkişlanir. Yenilmişse yuhalanirdi.
Ne hikmetse Kayserispor rakipten sonra çikmayi yeğlerdi.
1978’deki Arjantindeki dünya kupasi maçindan sonra konfeti hastaliği başlamişti. Kayserispor sahaya çiktiğinda ortalik kağit parçalarindan geçilmezdi. Ama bu bize büyük bir mutluluk verirdi.
Kayserispor Erciyes tarafindaki tünelden çikardi.
Sahanin ortasina kadar gelip selam veren takimimiz hep bir ağizdan son kalan nefeslerimiz ile tezahürata başlardik. Tabi bu arada pilimiz bitmiş durumdadir.
Anons yapan kişi “2. Türkiye ligi Kirmizi gruba dahil Kayserispor- Falan spor maçini hakem ve takim kadrolarini arz ediyorum” der ve kadrolari sayardi.
Hele rakibimiz birde yeni küme düşmüşse meşhur futbolcularina gipta ile bakardik. Tabi bizim kadromuzda iyi idi ama ne hikmetse komşunun tavuğu meselesi devreye girerdi.
Maç başladi mi ses kesilir. Sanki tiyatro izlenir gibi olurdu. Ya önemli bir pozisyonda ya kaçan golde yada hakemin yanliş düdüğünde sesler gelirdi. Maçin durumuna göre tezahüratlar biraz artar yada azalirdi. Aslinda bir düşününce bugünün taraftarlarindan pek farkinin olmadiğini anlarsiniz.(Nede olsa onlarin çocuklari)
Evsahibi takim genellikle hücumu düşünürken deplasman takimi 8 oyuncu defansta 1 ortasaha 1 de forvet ile oynardi. Bu sistem aşaği yukari tüm takimlar için geçerli idi. Hali ile maç bitene kadar deplasman takiminin ceza sahasinda maç oynanirdi. Özellikle o dönemlerde takimlar teknik kapasitesi çok yüksek oyunculardan kurulurdu. Durarak oynanirdi. Maçlar genellikle 0-0 yada 1-0 gibi sonuçlar ile biterdi. Yani golleri çok az olurdu.
Maç bittimi maçin durumuna göre psikolojik durumumuz belli olurdu.
Her kes evine giderken maçin ruhi durumuna göre surat ifadesi değişirdi.
Yoldan geçenlerden “Maçi nördünüz gardaşim” sorusu ile muhatap olunurdu. Hemen cevap “ Nörek gardaşim yendik” yada "yenildik" olurdu. Tabi hemen suçlulari ardi ardina dizerdik.
Televizyonda bugünkü gibi spor programlari ne arar. Hele birde 2.ligde isen vay haline. Sonucu bile verme zahmetine zor girerlerdi. Yani detayli bilgi kimsede olmazdi. Maça gidemeyenlerde gidenlerden detay öğrenmeye çalişirdi.
Tek çare ertesi günkü gazetelere bakmakti.
Yerel basin bugünkü gibi değildi. Resmen gazete çikartirlardi. Maçta 2 gol olmuşsa. 2 golünde resmini çekmiş olurlardi.
Maçi dakika dakika en ince ayrintisina kadar gazetede yazarlardi. Yani maça gitmiş gibi olurdunuz.
O tarihte deplasman maçina gitmeyen gazeteni gazetesi zor satilirdi.
Her evde Telefonla (gerçi zor bulunurdu) gazetelerden haber almaya çalişirdi.
Telefona çikan kişiye golleri kim atmiş sorusunun cevabi hazirdi. Yarin gazetede okursun.
Garip ama gerçek o zaman gazeteleri bugünün teknolojisine rağmen kaliteli gazeteler çikarmakta idiler.
Geçmişi şöyle bir bakinca aklimda kalan sadece ÇAMAN EKMEK ve o SARIMSAK kokusu.
Ah olsa da Maçta yesek.
Ayhan BAYNAL
Bu yazi 28.08.2007 tarihinde bu sitede yayinlanmiştir.
Devami...
Ayhan Baynal tarafindan yayinlanmiştir 5. Ekim 2008 14:55 Siz hiç maçta ekmek arasi çaman (Çemen) ekmek yedinizi mi?
Evet ben yetmişli yillarda çok yedim.
Yaşi 40 ve üzerindekiler benim ne demek istediğimi anlamişlardir.
Şimde şemşamerçi tribünü yada çekirdekçi taraftar değiniz taraftarlar bir zamanlar "Çaman Ekmek" taraftari idi.
Evet 70 li yillari anlatmakta fayda var.
Hele birde o tarihlerde 10-15 yaşnda isen.
Maça gitmek için hemen paralar bir araya getirilip bilet gişesine gidilirdi.
“Abi 2 kişi bir bilet olur mu?” sorusunu sorar ve içeri girmenin yollarini arardik.
Tabi maçlarin durumuna göre sabah 08:00 ‘de yollara düşer. Kayseri Atatürk Stadina gelmemiz ve bilet kuyruğuna girmemiz gerekirdi.
Birde maç akşama doğru 16:00’da ise vay halimize.
Aylardan birde sezon başi yada sonu ise yandiniz demektir.
Akşama kadar güneş altinda kipkirmizi olursunuz.
Tabi maç başlayana kadar tüm gazeteler okunur. Hatta artik gazete değiş tokuşlar başlar ve nihayet oda bittimi geçen haftadan statda kalan gazetelere dalinirdi. En sonunda ise Şapka haline getirilirdi.
Tabi bu şapka olayi da biraz farkli idi. Her kes bu şapkayi güzel yapamazdi. Yapanlardan yardim istenirdi.
Hele birde deplasmandan taraftar geldi mi varmayin keyfimize. Maç başlayana kadar karşilikli tezahürat ve küfürlerin arkasi kesilmezdi.
Amigomuz ise “Killi Bekir” Allah Rahmet eylesin. Yine Allah Rahmet Eylesin “Elifoğlu” yapardi.
Elifoğlu Kapali tribünün üzerine çikar eğilerek bir selam verirdi.
Amigomuz en sonunda sahanin içine girer ve orta sahaya gelir ve tek tek tüm tribünleri eğilerek selamlardi. En son olarak ta Rakip takimin tribünlerini selamlardi.
Rakip takimin az taraftari varsa bugünkü misafir takimin yerinde. Çok ise Erciyes kale arkasi aynen bugünkü gibi verilirdi.
Amigomuz Ellerini havaya kaldirir ve 3-4 meşhur tezahüratimizi yaptirmaya başlardi.
Önce bir “Hey Allah” çektirir. Sonra “Üçlü alkiş” yaptirirdi. “Hindi baba” ile bitirirdi. Bu aşaği yukari maç başlayana kadar devam ederdi.
Ne hikmetse maç başladiğinda ses kesilir ve kimsede bağiracak bir hal kalmazdi. Maçtan saatler önce stadyumda olan taraftarlarda ne ses kalmiştir nede sicaktan derman.
Stadimiz öyle büyük filan değildi. 12 bin kişilikti. Yani erken gelen iyi yere otururdu.
Önce rakip takim çikardi. Rakibimizden puan almişsa alkişlanir. Yenilmişse yuhalanirdi.
Ne hikmetse Kayserispor rakipten sonra çikmayi yeğlerdi.
1978’deki Arjantindeki dünya kupasi maçindan sonra konfeti hastaliği başlamişti. Kayserispor sahaya çiktiğinda ortalik kağit parçalarindan geçilmezdi. Ama bu bize büyük bir mutluluk verirdi.
Kayserispor Erciyes tarafindaki tünelden çikardi.
Sahanin ortasina kadar gelip selam veren takimimiz hep bir ağizdan son kalan nefeslerimiz ile tezahürata başlardik. Tabi bu arada pilimiz bitmiş durumdadir.
Anons yapan kişi “2. Türkiye ligi Kirmizi gruba dahil Kayserispor- Falan spor maçini hakem ve takim kadrolarini arz ediyorum” der ve kadrolari sayardi.
Hele rakibimiz birde yeni küme düşmüşse meşhur futbolcularina gipta ile bakardik. Tabi bizim kadromuzda iyi idi ama ne hikmetse komşunun tavuğu meselesi devreye girerdi.
Maç başladi mi ses kesilir. Sanki tiyatro izlenir gibi olurdu. Ya önemli bir pozisyonda ya kaçan golde yada hakemin yanliş düdüğünde sesler gelirdi. Maçin durumuna göre tezahüratlar biraz artar yada azalirdi. Aslinda bir düşününce bugünün taraftarlarindan pek farkinin olmadiğini anlarsiniz.(Nede olsa onlarin çocuklari)
Evsahibi takim genellikle hücumu düşünürken deplasman takimi 8 oyuncu defansta 1 ortasaha 1 de forvet ile oynardi. Bu sistem aşaği yukari tüm takimlar için geçerli idi. Hali ile maç bitene kadar deplasman takiminin ceza sahasinda maç oynanirdi. Özellikle o dönemlerde takimlar teknik kapasitesi çok yüksek oyunculardan kurulurdu. Durarak oynanirdi. Maçlar genellikle 0-0 yada 1-0 gibi sonuçlar ile biterdi. Yani golleri çok az olurdu.
Maç bittimi maçin durumuna göre psikolojik durumumuz belli olurdu.
Her kes evine giderken maçin ruhi durumuna göre surat ifadesi değişirdi.
Yoldan geçenlerden “Maçi nördünüz gardaşim” sorusu ile muhatap olunurdu. Hemen cevap “ Nörek gardaşim yendik” yada "yenildik" olurdu. Tabi hemen suçlulari ardi ardina dizerdik.
Televizyonda bugünkü gibi spor programlari ne arar. Hele birde 2.ligde isen vay haline. Sonucu bile verme zahmetine zor girerlerdi. Yani detayli bilgi kimsede olmazdi. Maça gidemeyenlerde gidenlerden detay öğrenmeye çalişirdi.
Tek çare ertesi günkü gazetelere bakmakti.
Yerel basin bugünkü gibi değildi. Resmen gazete çikartirlardi. Maçta 2 gol olmuşsa. 2 golünde resmini çekmiş olurlardi.
Maçi dakika dakika en ince ayrintisina kadar gazetede yazarlardi. Yani maça gitmiş gibi olurdunuz.
O tarihte deplasman maçina gitmeyen gazeteni gazetesi zor satilirdi.
Her evde Telefonla (gerçi zor bulunurdu) gazetelerden haber almaya çalişirdi.
Telefona çikan kişiye golleri kim atmiş sorusunun cevabi hazirdi. Yarin gazetede okursun.
Garip ama gerçek o zaman gazeteleri bugünün teknolojisine rağmen kaliteli gazeteler çikarmakta idiler.
Geçmişi şöyle bir bakinca aklimda kalan sadece ÇAMAN EKMEK ve o SARIMSAK kokusu.
Ah olsa da Maçta yesek.
Ayhan BAYNAL
Bu yazi 28.08.2007 tarihinde bu sitede yayinlanmiştir.
Devami...